Geçen çarşamba, Lübnan’da itidal günüydü, zira esip gürlemeleriyle tanınan bazı siyasetçiler sessiz kalmayı veya ses tonlarını hafifletmeyi becerdiler. Onları bu tavra sevk eden, muhtemelen Katar ve Türkiye’den yetkililerin başını çektiği arabuluculuk çabalarında ilerleme sağlanamamasıydı. Belki de Katar-Türk ekibinin çabalarının başbakanlığı idareten yürüten Saad Hariri ve Hizbullah lideri Seyid Hasan Nasrallah’la yapılan görüşmelere rağmen sonuç vermediği görüldüğünde, kasvetli bir ruh haline girdiler.
Silaha sarılmak seçenek değil
Durumun ciddiyeti, salı sabahı silahsız Hizbullah partizanlarının Beyrut sokaklarında yaptığı ‘prova’yla daha da fazla ortaya çıktı. Sadece birkaç saat süren güç gösterisi, siyasi iklimi zehirlemeye ve birçok insanı şiddetli bir krizin yakın olup olmadığını düşünmeye sevk eden türde spekülasyonları tetiklemeye yetti.
Bu iç karartıcı hava, Suudi Arabistan’ın Lübnan Özel Mahkemesi’nden kaynaklı siyasi tıkanmayı çözme çabalarını bıraktığı yönünde çarşamba sabahı gelen haberlerle iyice ağırlaştı.
Ve günün sonuna doğru muhtemelen bütün Lübnan fraksiyonları, ülkenin mevcut krizin üstesinden gelmesini gerçekten istiyorlarsa, silahlara sarılmanın bir seçenek olmadığı fikrine vardılar.
Çarşambanın ilerleyen saatlerinde arabulucular, Lübnanlı siyasetçileri şu hususta etkilemeyi başardı: Çok küçük bir manevra alanı var ve bilhassa Suudi Arabistan’ın çekilmesinin ardından kimsenin kimseye gol atacak hali yok.
‘Bekle-gör’ taktiğine gerek yok
Kapalı kapılar ardındaki yorumlarda arabulucular, Lübnanlı siyasetçilerle konuşmanın duvarla konuşmak gibi olduğunu söylüyor. Fakat bu duvarın yıkılmakta olduğuna dair bir umut ışığı da yok değil, zira ana aktörler bazı sonuçlara varmış durumda. O sonuçlardan biri, mevcut kapışmanın kazananı olmayacağı yönünde. Bir diğeri de her iki tarafın da acı kararlar vermek zorunda kalacak ve ancak ondan sonra bir çözümün ortaya çıkmaya başlayacak olması. Umut hâlâ zayıf ve siyasetçilerin bekle-gör tavrı takınmasının hiç âlemi yok. Tıkanmanın aşılması ihtimalini güçlendirmek ve desteklemek için sadece lafları bırakıp bir şeyler yapmaları gerek.
Fedakârlıkta bulunmanın ve bencillikten uzak durmanın faziletini idrak etmeliler ki ülke, ayakları üzerine dikilebilsin. Bu tür çabalar olmadan Lübnan, oldukça karanlık bir geleceğe yazgılı.
Aslında Lübnanlı siyasetçiler, şu an krizin üstesinden gelmek için son çabaların sergilendiğini ve Lübnanlıların kendi başlarına bırakılmanın eşiğinde olduğunu görmeye başladı. Lübnan halkının sorunlarını kendi başlarına çözme çabalarının geçmişte vahim felaketleri getirmekten başka sonuç vermediğini de gayet iyi biliyoruz. (Başyazı, 20 Ocak 2011)
Kaynak: Star