Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı görevine gelmesinin önünde hiçbir engel yok. Türkiye'de cumhurbaşkanı, 550 vekilin mutlak çoğunluğuyla yedi yıllığına seçiliyor. Erdoğan'ın partisi AKP mevcut Meclis'te 363 koltuğa sahip ve bu bahar yapılacak seçim için de sadece parti yönetiminin aday göstereceği kişi için oylama yapılması bekleniyor. Aslında mesele epey kolay, parti içi bir karar gibi görünüyor. Fakat, söyledikleri gibi, 'burası Türkiye'. Türkiye devlet içinde devletçiklerin ve çıkmazların ülkesi: Askerin kılıcını İslamcılara doğrulttuğu, ABD'yle özel ilişkilere sahip, NATO üyesi olan ve çelişkili bir toplumsal dokuya boğulmuş bir ülke. Erdoğan'a rağmen bazı güçler tek başına karar alabiliyor. Fakat burada şu soru öne çıkıyor: Erdoğan'ın kendisi veya aday gösterdiği kişi cumhurbaşkanı seçilse, ülkenin sosyal ve siyasi dokusunu dikkate almaksızın cumhurbaşkanlığı koltuğunda rahat rahat oturabilecekler mi? Türkiye'de cumhurbaşkanı, bir grubun mu yoksa bütün halkın mı cumhurbaşkanı? Bu ve diğer sorulara verilecek yanıt, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gidişatını ve laik Türkiye'nin yeni İslamcı cumhurbaşkanının izleyeceği yöntemi belirleyecek. Bu çeşitliliği laiklik koruyor Şu ana kadar Erdoğan gerçek tutumunu, cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağını açıklama konusunda dikkatli davrandı. Başbakanın bu göreve gelmesine karşı laik muhalefet, seçilmesi durumunda Erdoğan'ı cumhurbaşkanlığı koltuğundan indirme tehdidinde bulunan Deniz Baykal tarafından temsil ediliyor. Asker şu ana kadar sessiz ancak laik devleti İslamlaştırmaya çalışan ve bu yönde yasalar geçiren, eşi de başörtülü olan bir İslamcının cumhurbaşkanlığı görevine gelmesine yönelik rahatsızlığı herkesçe malum. Başbakanın eşi de olsa başörtüsü takanların kendi kurumlarına girmesini yasaklayan ordu, cumhurbaşkanının başörtülü eşiyle ne yapacak? Erdoğan da bu meselenin cumhurbaşkanlığı önünde engel teşkil edeceğinin bilincinde. Ne olursa olsun, Türkiye'de cumhurbaşkanı konusunda şu iki husus gerekli: Birincisi, Türkiye din ve mezhep çeşitliliğine sahip; bu nedenle de istikrarı için laiklik ilkesini korumaktan feragat edemez. Erdoğan ve partisinin de üzerinde çabalaması gereken bu. Zaten şu ana kadar da çabaladılar. Türban yasağı gelişmeye engel İkinci önemli konuysa, başörtüsü düğümünden kurtulmak. Bu da, bireysel özgürlüklere üniversiteler, diğer kamu kurumları ve resmi kurumlarda saygı göstermesi gereken laikler ve askerlerle bağlantılı. Başörtüsü üzerindeki baskının sürmesi, toplumun istikrarı, kalkınması ve güçlenmesinin önünde engel oluşturuyor. Bu iki noktaya saygı, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin selametle geçmesinin güvencesidir. İslam dünyasında ve kendi bölgesinde yükselen bir Türkiye, adı geçen değişmez ilkeler çerçevesinde Erdoğan gibi dinamik isimleri hak ediyor. Aksi takdirde Türkiye sürekli, 'burası Türkiye' gibi kusurlu bir başlık taşıyacak. Türklerin bu başlığı gömme zamanı geldi. MUHAMMED NUREDDİN: Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Haliç, Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü, 25 Mart 2007