Obama'nın Türkiye ziyareti, Kahire ve Riyad'ın gerileyen konumunun altını çizdi. Türkiye diyalog girişimlerinde ABD'nin sağ kolu olabilir.
ABD Başkanı Barack Obama'nın Türkiye ziyareti birçok gösterge içeriyor. Obama'nın ziyaret edeceği ilk Müslüman ülke olarak Türkiye'yi seçmesi, bu ülkeyi yıllar boyu İslam dünyasında liderlik rolü oynayan Mısır ve Suudi Arabistan'dan farklı kılıyor. Türkiye'nin öncelikli görülmesi, Türk rolünün özellikle de Ortadoğu'da Mısır ve Suudi Arabistan'ınkinden önde olduğunun itiraf edilmesi anlamına geliyor. Burada ılımlı Arap eksenine kucak açan Amerikan niyetlerini kötüye yormak mümkün değil. Washington adeti gereği duygularla değil, gerçeklerle hareket ediyor. Gerçekler de, Arapların bölgedeki merkezi rollerini kaybettiğini, tarihi sorumluluklarını bıraktığını ve hepsinin Amerikan hâkimiyetine karşı çıkan projeleri zayıflatmak için para veren bankalar olmak dışında bir şeye önem vermediğine işaret ediyor.
ABD 'küçük' insanlara saygı göstermiyor. Türkiye Erdoğan hükümetinin gölgesinde Irak, Suriye, İran, Gazze ve Afganistan'daki Amerikan politikalarına muhalefet etmesine rağmen, Obama 'dünyada sadece güçlülere yer vardır' söylemiyle uyumlu şekilde, İslam dünyasına rol sahibi bir ülkeden seslenmek istedi.
Buna paralel olarak Obama'nın Türkiye ziyareti sırasındaki açıklamaları, Bill Clinton döneminde Beyaz Saray'a hâkim olan düşünceyle uyum içindeki yeni eğilimin ipuçlarını yansıtıyordu. Türkiye'yle işbirliğinin öneminin farkında olan Clinton, bölgesel dosyaların çoğunluğunda Ankara'nın endişelerini dikkate alıyordu. George W. Bush bu işbirliğini sürdürmedi. Bush özellikle de Irak ve PKK'nın himaye edilmesi hakkındaki Türk uyarılarını duvara çaldı. Obama, Türkiye'nin rolünü Bush dönemi öncesindeki güvenilir Amerikan müttefiki noktasına döndürmeye çalışıyor.
Türkiye'nin Ortadoğu'da arabuluculukla elde ettiği yeni konumu, Obama'nın çözümsüz sorunlara yönelik hareketlenmelerinin de 'sağ kolu' olacak. Türkiye Filistin, İran, Suriye ve İsrail'le iyi ilişkilere sahip. Fakat Türk rolünün Amerikan rolüne 'ortak' olması da beklenmemeli. Türkiye köşelerin dönülmesine yardım edebilir, ABD'nin anlaşılmasını sağlayabilir.
AKP'nin iktidara gelmesinin ardından, Bush yönetimi radikal İslam'la mücadelede örnek olarak Türkiye'deki sistemin yapısına dair 'ılımlı İslam' kavramını kullanıyordu. Obama'nın bu bakış açısının 'düzeltilmesine' çalışacağı açık. Obama Türkiye'ye eski 'yüzünü', yani demokratik laik yüzünü iade etmek istiyor. Bütün açıklamalarında bu noktaya yoğunlaştı. Obama'nın Erdoğan'ın liderliğinden etkilendiğine dair açıklamaları dini boyut içermiyor. ABD Türkiye'ye İslami değil de demokratik ve laik yüzünü iade etme eğilimi eğilimini Türkiye içinde pratiğe aktarmayı isterse AKP'yle çatışma konusu olabilir.
Geriye Obama'nın Türklerle belirli konularda anlaşmalara varıp varmadığına dair soru kalıyor. Fakat yeni yönetimin daha döneminin başındayken temel dosyalarda anlaşmaya varması siyasi gerçekçilikten uzaktır. Obama'nın ziyareti daha ziyade, farklı çevrelerin sorun çözümünde diyaloğu baz alma çağrısına yönelik tepkileri ölçme amaçlıydı. 'Obama hücümunun' sonucunda Türkiye siyasetinde temel değişimler beklemek mümkün değil. (Katar gazetesi Şark, Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü, 12 Nisan 2009)
Kaynak: Radikal