Kürt ve Ermeni meseleleri Türkiye'nin karşısında sorun olarak duruyor. İçeride özgürlükler ve siyasi reform bağlamında somut ilerlemeler yaşansa da, iki konunun da çözümü hâlâ uzak.
Geçtiğimiz hafta, her iki sorunun yapısına ve Ankara'nın çözüme gitme eğilimiyle gücüne dair bakış açısını yansıtan bir mikroskop gibiydi. Türkiye hükümeti bazı engellerin aşılması yönünde Ermenistan'la sınırların açılması ve diplomatik ilişkilerin kurulması gibi adımlar atarken, Ankara ve Azerbaycan'daki bozkurtu ayağa kaldırdı.
Başbakan Tayyip Erdoğan da, Azerbaycan'a bağlı işgal altındaki Karabağ'dan çekilmeden Ermenistan'la çözümün olmayacağını açıklamakta gecikmedi. 'İki devlet bir millet' söylemi karşısında her şey durdu. Bu gerçek veya tablo şu ana dek Türkiye'nin Ermenistan'la ilişkilerinde ve Kafkaslar'da istikrarın derinleşmesinde ilerleme kaydetmesini engelledi.
Herkesi barıştırıyor, kendi kaçıyor
Buna karşın, Türkiye'nin Avrupa sürecinde yaşananların aksine Kürt sorununda daha fazla çözümsüzlük yönünde ilerleme kaydedildi. 29 Mart'ta yapılan yerel seçimler ülkenin bütünlüğü için endişe verici bir sonuç getirdi. Kürtleri temsil eden parti, AKP'nin, yani Türkiye topraklarının bütünlüğünü temin edecek bir çözüm mucizesi sunmaya başkalarından daha kadir olan partinin, açık gerilemesi karşısında Kürt bölgelerinde seçimleri kazandı.
AKP 2007 seçimlerinde Kürt bölgelerindeki büyük ilerleyişini tamamlamada başarılı olamadı. Bunun pek zok nedeni var; en basitiyse Türk milliyetçisi eğiliminden ödün vermekle suçlanma endişesi.
Coğrafi anlamıyla 'Kürdistan' eğilimi Türkiye Kürtlerince tekrarlanıyor, onları su ve hava gibi teskin ediyor. Türkiye Kürtleri bu ülkeye ait olmadıkları yönünde bir hissiyat içinde. Bu durum hiç kuşkusuz Ankara'daki siyasi söylemin sorumluluğunda. Ankara Kürtlere Türk muamelesi yaptı ve meşru kültürel haklarını gözetmedi.
Dolayısıyla Türkiye'de Kürtler ve Türkler, kimlikle ilgili kültürel hakları ve Türkiye topraklarının bütünlüğünü bir araya getiren dengeli bir denkleme ulaşmaksızın karşı karşıya duruyor. Top kanımca gücün unsurlarına sahip olan Türklerin sahasında, ancak onlarda da cesaret etkeni eksik.
Türkler tarihten yararlanmış görünmüyor veya yararlanmak istemiyor. Bu gerçekten tuhaf; zira ülkenin bölgedeki etkisinin artmasını sağlayan başarılı ve yaratıcı bir siyaset üreten Türk aklı, kendi coğrafi bütünlüğünü tehdit eden Kürt sorununa gerçekçi çözüm bulmakta aciz kalıyor.
Peki nasıl oluyor da Azerbaycan gibi başka bir ülkedeki bir halk Türkiye'nin Ermeni meselesindeki kararlarını etkileyebiliyor da, Türkiye Kürtler gibi kendi içinde yaşayan bir başka halkla çözüme varamıyor? Bu durumun, Türkiye'deki şovenist eğiliminin istikrar getirmek yerine bütünlüğüne, gücüne ve rolüne zarar vermesiyle açıklanması mümkün değil mi? Türkiye'nin 'iki devlet (Türkiye ve Azebaycan) bir millet' sloganı yerine, 'bir devlet iki millet (Kürtler ve Türkler)' sloganının yanında yer alması daha iyi olmaz mı? (Katar gazetesi Şark, Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü, 3 Mayıs 2009)
Kaynak: Radikal