Kahire’den Çarşamba akşamı gelen şaşırtıcı haberler iyi haberlere dönüşebilir. Filistin Halkı için, Ortadoğu’da barış için ve İsrail için iyi haberler. El Fetih ve Hamas arasındaki barış hala çeşitli sınavlardan geçmek zorunda ve bu konuda pek çok soru işareti var. Bu adımın sonuçlarının ne olacağı konusunda hüküm vermek için çok erken; ancak Filistinli iki grubun temsilcilerinin baş harflerini içeren bir imzanın, olumlu ve aynı zamanda olumsuz sonuçları olabilir. Olumlu senaryo ile başlayalım. Eğer iki taraf da niyetlerinde samimiyse; iki oluşumun liderleri de, bir Filistin devleti ve İsrail işgalinin sona ermesi yolunda ilerleme elde etmek için Filistin birliğinin daha önce hiç olmadığı kadar önemli olduğunu anlıyorlarsa ve iki taraf da, BM Genel Kurulu’nun bir Filistin devletinin tanınması için oylama yapmasından birkaç ay önce omuzlarına yüklenen bu tarihi rolün farkındaysa, o zaman bu umut verici bir adım olabilir.
Filistinliler için; Hamas ve El Fetih, Gazze ve Batı Şeria arasındaki ayrılık, iki hükümetli bir halk ve işgal altındaki bölünmüş topraklar bir faciaydı. İsrail’i öyle bir pozisyona getirdi ki, İsrail’in hiç bir Filistinli ortağı olmadığı iddiası kulağa biraz mantıklı bile geliyordu. Mahmut Abbas ile muhattap oluyorsunuz; fakat Filistin topraklarının yarısında yaşayan Filistin halkının yarısını temsil ediyor. Bu sebeple ilk soru, niyetlerin samimi olup olmadığıdır. Ne yazık ki geçmiş bize, iki ayrılıkçı grubun imzaladığı bir anlaşmaya her zaman riayet edilmediğini ve dar politik kaygıların ulusal olanlardan her zaman daha güçlü olduğunu gösterdi.
Bu sebeple bu sefer işlerin farklı ilerleyeceğini ve niyetlerin gerçekten de samimi olduğunu umut edelim. Dünkü haberlerin iyi haberler olmasını sağlayacak ikinci koşul, Hamas ve El Fetih’in, yani her iki tarafın, sadece bir Filistin birliğine ulaşmak için değil, aynı zamanda Filistin halkı adına gerçek bir ilerleme elde etmek için de fedakarlık yapmaları gerektiğini anlamaları. Birlik Hamas’ın El Fetih’e, uluslararası arenada ve İsrail’le yüzyüze bir politik sürece devam etme imkanı vermesi anlamına geliyor. Bu, Hamas’ın Dörtlü’nün koşullarıyla baş etmesi gerektiği anlamına geliyor; böylece Hamas politik süreçte meşru bir ortak olabilir. Aynı zamanda El Fetih, son seçimden sonra olanların tersine, Hamas ile güç paylaşımı konusunda daha açık ve cömert hale gelmek zorunda. Bu gerçekleştiği zaman, Hamas politik hırs ve tavırlarından taviz verecek ve El Fetih da Hamas ile gücü gerçekten paylaşmaya razı olacak; o zaman gerçek bir birlik hükümeti için ve Batı Şeria ve Gazze’de özgür seçimler için yol açılmış olacak. Bir sonraki adım adil seçimlere, sonuçlara ilk olarak bütün Filistinli tarafların ve tüm Filistin halkının riayet etmesini sağlayacak derin bir anlayışla gidilmesidir. Planlandığı gibi sekiz ay içinde gerçekleşirse, Filistin halkı yalnız Arap ülkelerine değil, tüm dünyaya olumlu bir örnek oluşturacak, bir demokrasi dersi ve iki ana politik grubuyla Filistin halkının, kendi özgür ve demokratik devletini inşa edecek kadar olgun olduğu mesajını verecek.
Eğer tüm bunlar gerçekleşirse, İsrail dahil tüm dünya Hamas’a, Gazze’ye ve Filistin halkına karşı tavrını değiştirmek zorunda kalacak. İster birlik hükümeti ister demokratik olarak seçilmiş bir hükümet olsun, İsrail dahil tüm dünya, bunu ne göz ardı ne de boykot edebilecek. Bu da her geçen gün, kendi ayakları üstünde durabilen bir Filistin devletini desteklemeye daha açık ve İsrail’in tekrar tekrar yola koyduğu engellere karşı daha az sabırlı hale gelen uluslararası ruha ivme katabilir. Bu çerçevede hükümetimin barışa karşı otomatik ve kör tepkisi beni hayal kırıklığına uğrattı. İçlerinde Başkan Şimon Peres, Başbakan Benyamin Netanyahu ve Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın bulunduğu resmi İsrail; fırsatı görmek ve ona bir şans vermek yerine, yine Ortadoğu’da barış yolunda umuda pek yer bırakmayan eski, habis, hırçın ve kuşkucu tavırla tepki verdi. Hükümetimin bu gelişmeyi, hala mevcut olan sorun, tehlike ve soru işaretlerini gözardı etmeden desteklemesini, bir umutla buyur etmesini beklerdim.
Daha az iyimser olan senaryo ise, Hamas ve El Fetih’in barış konusunda samimi olmadıkları ve Hamas veya El Fetih’in daha önce olduğu gibi, Gazze ve Batı Şeria’yı demokratik olmayan bir yolla ele geçirmeyi planladıkları. Diğer bir tehlike de, ikisinin arasında daha uç olan grup olan Hamas’ın, El Fetih’i ve tüm Filistin halkını, İsrail Devleti’ni yıkmak gibi İsrail’in asla kabul edemeyeceği daha da uç tavırlara zorlaması. Eğer sonunda Hamas’ın radikal fikirlerini benimserlerse, Filistin halkı, şu anda neredeyse dünyanın tümünde varolan kamuoyu sempatisini tekrar kaybedebilir.
Ortadoğu’da her zaman olduğu gibi anahtar hala Washington. Eğer Washington şansı kaçırmaz ve değişiklik olsun diye dünyanın süper gücü olarak sorumluluğunu üstlenirse, birlik hükümetini tanımak, karşılamak ve Filistin halkını, İsrail devletini tanımayı da içerecek, sağduyulu tavırlara itmek durumunda kalacak. Aynı zamanda Amerikalılar İsrail’i, yalnız birlik hükümetini tanımak değil aynı zamanda gelecekte demokratik olarak seçilmiş Filistin devleti ile bir anlaşma yapmaya çalışmaya zorlamak durumunda da kalacaklar. Avrupa ve tüm dünya Amerika’yı takip edecek; hem Gazze’deki kuşatma hem Hamas boykotu sona erecek. Gelecek hafta ve aylar, Çarşamba günü Kahire’de olanların gerçekten Ortadoğu’da yeni bir devrin açılışı mı, yoksa sonu olmayan bir çatışmada umutsuz bir başka bölüm mü olduğunu gösterecek.
Kaynak: Star