Arap ve Müslüman dünyasında muazzam bir rüzgar esiyor ve biz hala, kasırganın ne getireceğinden habersiz, fırtınanın gözünde duruyoruz. Patlamak için sadece bir kibrit çakılmasını bekleyen bir gerçeklikte, bu hakkı yenmiş ve kızgın bir Tunuslu esnafın başarabildiği şeydi. Tunus’ta birkaç polis esnafın pazar tezgahını tahrip ettiler; o da karşılığında kendini yaktı ve gerisi tarih, hem de gözlerimizin önünde yazılan olağanüstü tarih. Libya’da kanlı şiddet, Yemen, İran ve Bahreyn’de devam eden gösteriler, Suriye, Ürdün, Fas ve Cezayir’de protestonun ilk tomurcukları... Mısır ile Tunus’ta ise despotlar çoktan sürüldü; yine de yeni rejimler şekillenmekten henüz uzaklar.
Tüm bu devrimler, son hız devam edenler ve yolda olanlar, birbirlerine tam anlamıyla benzemeseler de, şüphe yok ki Arap ve Müslüman dünyası bir daha asla eskisi gibi olmayacak. İyi veya kötü, demokratik veya köktenci de olsa, yeni bir düzen kurulmak üzere. Çok kısa bir süre içinde pek çok yerde olağanüstü olayların eş zamanlı olarak gerçekleşmesine insanlık tarihinde çok ender rastlanır. Yalnız haftalar içerisinde eski düzen tamamen yıkıldı. Arap Dünyasının eski düzeninin kalıntıları üzerine ne inşa edileceğini görmek için haftalar, aylar, hatta belki yıllar gerekecek. O Arap Dünyası ki doğal kaynakları bol; ancak zenginliğini vatandaşlarının refahına nasıl dönüştüreceğini asla bilememiş; o Arap Dünyası ki tek bir demokrasi bile bilmemiş. Şimdi ise tarihinin en büyük fırsatıyla karşı karşıya. Şu anda söz konusu olan ulusların ve devletlerin kaderi ve özgür olmaya, refaha ermeye özlem duyan milyonların kaderi.
Tehlike de talih kadar olası; ancak şimdi umuda bir şans vermenin zamanıdır. Mısır’da gerçekleşen kayda değer halk devrimi, askeri veya kökten İslamcı bir rejimle sona erebilir. Bunun gerçekleşme ihtimali gözardı edilmemeli. Ancak aynı zamanda sağlam temellere dayanan bir beklenti var ki; o da bir kaç hafta önce Tahrir Meydanında, özgürlük meydanında başlayan şeyin Arap dünyasında ilk, fakat son olmayacak bir demokrasiyle sonuçlanması.
Batı’nın, Arapların demokrasiye “henüz hazır olmadığı” düşüncesi kabul edilemez. Bu tip bir varsayım ancak eski moda Oryantalizm’den ya da derin bir ırkçılıktan kaynaklanabilir.
Ülkem, İsrail, etrafında kopan fırtınayı korku ve ihtiyatla izliyor. Mısır’daki Tahrir Devrimi ile karşı karşıya kalan İsrail Devleti’nin asıl endişesi, Mısır ile stratejik barış anlaşmasını sürdürebilmek.
İsrail Devleti, Gazze Şeridi’nde olduğu gibi, kökten İslamcı rejimlerin yönetimi ele geçirmesi ihtimalinden oldukça kaygı duyuyor. Ne yazık ki İsrail, Arap devrimlerinden doğabilecek daha iyi komşu çevresinin oluşması ihtimaline aynı dikkati göstermiyor. Daha demokratik bir Arap Dünyası, daha barışçıl bir Arap Dünyası olacaktır ve İsrail’in dünyanın bu bölgesinde kabul görmeye çalışmasının vakti geldi.
Şimdiye dek İsrail sadece Ortadoğu’daki birkaç rejim tarafından kabul gördü; ancak halklarından asla. Demokrasi asıl olay haline geldiğinde, bazı halklar onların seslerinin de değerli olduğunu zaten ispatlamışken, İsrail Arap halkları tarafından kabul görmek için daha fazla uğraşmalı. Bunu başarmanın yolu, tek yolu, komşularıyla barışı tesis etmek ve herşeyden önemlisi, Filistin problemine adaletli bir çözüm getirmektir. Hüsnü Mübarek’in Mısır’daki rejiminden bile uzun süredir varolan İsrail işgali sürdükçe, İsrail’in Arap halkları tarafından kabul edilmesi mümkün değildir.
Bu sebeple İsrail, Filistinliler’le bir anlaşma sağlamak için şimdi her zamankinden daha çok çaba göstermeli ve Ortadoğu’daki bir diğer tiranlık olan İsrail işgalinin despotluğuna son vermelidir.
En güçlü ve köklü tiranlıkların bile sonsuza dek sürmeyeceğinin bilincindeyken, İsrail’in Filistin halkı üzerindeki sultasını, bir milyon Filistinli Kudüs’e doğru yürüyüşe geçmeden durdurmanın zamanı gelmiştir.
Ne yazık ki Ortadoğu stratejisini henüz değiştirmemiş olan İsrail’in tüm kargaşaya, fırtınaya rağmen güttüğü tek politika, hala eski hiçbir şey yapmama doktrinini izlemek ve açıkça sahip olduğu askeri avantaja güvenmek.
Ortadoğu’da şimdi büyük fırsatların zamanıdır.
Bazı Arap devletlerinin demokrasiye geçmesi için daha önce hiç böyle bir şans yakalanmamıştı ve kulağa garip de gelse, bu Yahudi ve Arapların, İsrailli ve Filistinlilerin aralarındaki ilişkileri değiştirmek için de bir şans. Ortadoğu’da hiçbir şey devrimlerden önceki gibi olmayacak. İsrail bu değişimlerin nefret, şiddet, işgal, kanayan ilişkiler ve savaşı da içermesi için mümkün olan herşeyi yapmalı.
Kaynak: Star