Dışişleri bakanımız bizi (birkaç haftalığına) yetim bıraktığı için soru tüm gücüyle tekrar ortaya çıkıyor. Avigdor Lieberman ne istiyor?  Çoğu politikacı hakkında sorulduğunda basit bir sorudur bu ama Lieberman hakkında sorulduğunda öyle değildir.

Menahem Begin Revizyonist, İzak Rabin Siyonist’ti; Şimon Peres her daim hem barışı hem yerleşimleri istemiştir; Benjamin Netanyahu ve Ehud Barak tarih kitaplarında kendilerine yer istiyorlar; Ehud Olmert hem kendi ispat etmeyi hem de keyfine bakmayı isteyendi. Bu arzular onların kanında kaynıyordu. Peki Lieberman’ı güdüleyen nedir?

Ulusal Birlik’teyken Arapları İsrail’den “nakletmeye” destek veriyordu. İsrail Evimiz Partisindeyken nüfus mübadelesi istedi. Bu durumda kulağa kuduruk bir sağcı, ulusçu ve ırkçı gibi mi geliyor?  Tam olarak değil. Muayyen siyasi kavşaklarda resmi açıklama yapmak dışında hassaten şerli her hangi bir plan başlatıp icra etmiş değil.

Belki de bir savaş çığırtkanıdır? Her hangi bir savaş için bastırmış da değil. Araplardan nefret eden bir kişi mi? Onlara karşı somut adımlar atmadı; yalnızca tahrik etti.  Herhangi bir şeyi takıntı haline getirmiş görünmüyor. Tam aksine, şaşırtıcı şekilde umursamaz görünüyor. Onun için her yer güllük gülistanlıktır.

Bu toprağa tüm ruhuyla bağlı coşkulu bir Siyonist midir? Celile’de dolaştığına, Kudüs’te duygusal turlar attığına veya El Halil’de atalarımızın mezarlarını ziyaret ettiğine şahit olmadık. Sovyetler Birliği’nden gelen göçmenlerin derdinde mi? İlgi duyduğu tek göçmen, kendisi gibi duruyor; o da kendisine özgeçmişinden dolayı saldırıldığını zannettiğinde. Göçmenlere yardım etmek için özel hiçbir şey yapmamıştır.

Yerleşim müteahhidi mi? “Tepebaşı gençliğinin” hayranı. Nokdim yerleşimlerinde ikamet ediyor olmasına rağmen yakın çevresinde yerleşimciler yoktur ve belirli şartlarda uzaktaki bir yerleşimde bulunan evinden vazgeçebileceğini söylemiştir de. Feminizm? Çevre? Sağlık? Vaktiyle, İsrail’de evlenemeyen çiftler için bir sivil evlilik şekli önermişliği vardır fakat daha sonra bu önerisinden vazgeçti; bir başka zaman da vatandaşların devlete bağlılık yemini etmelerini teklif etmiş ancak bunu da unutmuştu.

Beyanatları dikkatlice okunduğunda, Araplara, Müslümanlara, Avrupalılara, Anti-Semitiklere ve tüm dünyaya ve Bulut Sütunu Harekâtının sonunda olduğu gibi, gerekli olduğu takdirde, bunların tam zıtlarına da dönem dönem havladığı ortaya çıkar. Ultra-Ortodokslara havlamakta veya siyasi partilerin başındaki “üç Polonyalı hizmetçi kızı” [Çn notu: Tzipi Livni, Shelly Yechimovich ve Zehava Galon] sırf rutin dışına çıkmak adına iğnelemiştir.

Kariyerindeki yüksek mevki olan Dışişleri Bakanlığı bile gerçekte onu ilgilendirmiyor. Hiçbir surette gündeminin başköşesinde yer almamış olan İsrail’in dış ilişkilerine hiçbir katkı yapmamıştır. Avrupa’nın bizim yanımızda veya karşımızda olması da mesele midir ki?

Suratında her zaman küstah ve tiksinen bir ifade vardır. Aylar var ki hiç sesini duymamışızdır; Belarus’a ara ara gizemli ziyaretler yapar, Filistin Otoritesi Başkanı Mahmud Abbas veya kımıldayan herhangi bir şey hakkında ham-kaba yorumlarla sessizliği bozardı.

Sevgili adamımız (lieber-man) keyif yapar ve kendini eğlendirir de. Sorgu odalarında hoşça vakit geçirdiğini söylemişti. “Sadece Lieberman mı Arapça biliyor” diye sorup. Aslında İbranice bile bilmez. İşin aslı o sadece güç ve paranın dili olan Liebermanca’yı bilir.

Politikaya atılması, orada kalması ve hızla yükselişi tamamen tesadüflerle doludur. Geldi; çok kolay olduğunu - tek yapmanız gereken şeyin tahrik etmek, korkutmak ve bölmek olduğunu -  gördü ve kaldı.

Kolayca açılan iştahla zirveye doğru yol alıyor şimdi de. Ne için? Daha fazla güç, İrem Bağlarında daha fazla zevk için; orada onun için her şey ama her şey yolundadır.

Hukuki ve siyasi sistemimizin sefaletinden dolayı, poz vermeyi sevdiği şık elbiselerle zirveye doğru sıvışacaktır. Onu hiçbir şey durdurmayacak; ne Başsavcı Yehuda Weinstein’ın şüpheli hukukun üstünlüğü ne de İsrail’in anlayışsız kamuoyu.

Baylar-bayanlar, Avigdor Lieberman’ı hoşça karşılayalım. Büyük para akışını anlatan hakkındaki suçlamaları okuyun; Yunan adası meselesi (iddiaya göre Ariel Şaron’un oğlu tarafından işlerini kolaylaştırmak amacıyla kiralanmış bir işadamı da işin içinde) o suçlamaların yanında bir yardım etkinliği gibi kalır. Bu suçlamalar, hâkim karşısına çıkmamış olsa bile her hangi bir politikacının kariyerini yok etmek için yeterli olmalıydı. Ama İsrail’de değil.

Tüm bunlar Lieberman hakkında çok şey söyler fakat bizim hakkımızda daha çok şey söyler. Lieberman’a bakın bizim halimizi görün. Bu adam tepeye nasıl yükseldi? Anlaması zor, öylesine zor ki.

Belki de değildir.

Kaynak: Ha’aretz

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın