Tahrir Meydanı'nda hatırlanacak iki lider var: Mısır halkını destekleyen ABD Başkanı Obama ve Mısır'a sert çıkan İsrail Başbakanı Netanyahu.

Cumartesi günü sabaha karşı 06.00’da, Kahire’de gün ağarmadan önce, El Cezire muhabiri Jack Rowland, etrafında tanık olduğu muazzam sokak partisini ‘devrimin akşamdan kalmalığı’ diye niteliyordu. Hâlâ korkulardan ve çekincelerden oluşan bir zar var etrafında, fakat şu kolayca söylenebilir: Mısır, belki yarım asırdan fazla bir süre önce Cemal Abdül Nasır’ın Özgür Subaylar Hareketi’nin gerçekleştirdiği darbenin sabahı hariç, yeni günün şafağını daha önce hiç böyle karşılamamıştı. O darbe, monarşiye nokta koymuştu; cuma akşamı da diktatörlük sona erdi. Monarşiyle darbe arasındaki dönemde Nil diyarı, aç ağızlardan susturulmuş ağızlara yol almıştı.

Sosyal ve siyasi farkındalık
Mısır’dan gelen haberler, sadece bu ülke ve Arap dünyası için değil, İsrail dahil, bütün dünya için iyi. Şimdi Mısır halkı için mutlu olmanın, bu heyecan verici devrimin yanlış gitmeyeceğini umut etmenin vakti. Anarşiye, Müslüman Kardeşler’e veya askeri rejime dair bütün korkularımızı bir kenara bırakalım ve bu büyük kumarın kendi sözünü söylemesine izin verelim. Tehlikelere takılıp kalmayalım; şimdi 18 günlük demokratik mücadelenin ardından Nil’den yükselen bu ışığın tadını çıkarmanın vakti. Bütün ülkeler arasında, ironik biçimde, ‘Evet, yapabilirim’i, yani bir diktatörlüğü devirmenin, üstelik bunu barışçı yollarla yapmanın mümkün olduğunu kanıtlayan Mısır oldu.

Bardağın dolu yarısına bakalım. Baştaki birçok korku boşa çıktı. Mısır hakkında İsrail ve Batı’da yaygın olan klişeler, birbiri ardına darmadağın oldu. Tek bir günlük şiddet haricinde, devrim gayet barışçıydı. Mısır halkı, silahsız ve şiddetten uzak olduğunu kanıtladı. Kahire, Bağdat veya Nablus değil. Bu iyi haber. Ordu da gücünün sınırlarını bildiğini ve yakın çevredeki diğer orduların aksine, tetik düşkünü olmadığını gösterdi. Şu ana dek Mısır ordusu, kararlılık ve hassasiyet sergiledi.

Dünyanın dört bir yanında televizyon ekranlarında görülen binlerce genç, Mısır’ın alıştığımızdan başka bir yüzü olduğunu gösterdi. Sadece fasulye ve falafel, filmler ve bahşişler değil, derin bir sosyal ve siyasi farkındalık söz konusu. Ayrıca bize sürekli söylenenlerin aksine, gündemlerinin ilk maddesinin İsrail nefreti olmadığını da gösterdiler.

Mısır, sandığımızdan farklı
Herhangi bir demokratik değişimin İslam’ın yükselişi anlamına geleceğine dair kıyamet kehanetleri de gerçekleşmenin çok uzağında. Tahrir Meydanı’ndaki görüntülere bir bakın: Nispeten çok az dindar insan mevcut. Sessizce namaz kıldılar, etraflarını çok sayıda laik devrimci kuşatıyordu. Meydanda epey Mısırlı kadın da vardı. Yani Mısır, bizim sandığımız gibi bir ülke değil.

Fakat elbette mücadele bitmiş değil, yeni başlıyor. Eski rejimin sonunun başlangıcı, devrimin başlangıcının sonu sadece. Fakat halihazırda şunu kestirmek mümkün: Mısır bu süreçte bir başka demokratik olmayan aşama (askeri bir rejim veya İslami bir iktidar) yaşasa dahi, bir gecede muhalefeti ve özgürlüğü olan liberal bir Batı demokrasisine dönüşmese bile, eninde sonunda oraya varacak. Geri dönüş neredeyse imkânsız ve Mısır, o hayırlı noktaya hiç bu kadar yakın olmamıştı. Şarkiyatçılar aynı nakaratı söyleyebilir: Arapların demokrasiye hazır olmadığı şeklindeki ırkçı düşünce, çoktan ölümcül bir darbe aldı. Bu isyandan daha demokratik ne olabilir ki?

Dünyanın büyük kısmı, gayet düzgün tepki verdi. ABD Başkanı Barack Obama’nın marifetli orkestra şefliği altında dünya, hiç alışık olunmayan biçimde, Tahrir Meydanı’ndaki özgürlük savaşçılarına cesaretle ve hatırı sayılır destek verdi. Mısırlılar, bundan dolayı Obama’yı hatırlayacak ve muhtemelen bu, Obama’nın ‘Kahire konuşması’nda söz verdiği gibi ABD’nin Arap dünyasıyla ilişkilerinde yeni bir sayfa açacak.

Devletin tutumu hep aynı
Peki ya İsrail? Aynı tas aynı hamam. Doğru, Başbakan Binyamin Netanyahu bakanlarına kamuoyu önünde açıklama yapmama talimatı verdi, fakat fırsatı kaçırma fırsatını da kaçırmadı: Tehditkâr olmasa da sert ve buyurucu bir edayla, Mısır’ı barış anlaşmasına bağlı kalmaya davet etti; yanı sıra Mısır’ın yeni bir İran olabileceği uyarısında da bulundu. Bu sözler de Tahrir Meydanı’nda hatırlanacak. Çok geç olsa da İsrail devleti şimdi Batı’nın yanında yerini alıp, Kahire’ye iyi dilek mesajıları göndermeli. Devlet yapmasa da en azından biz sıradan insanlar bunu yapmalıyız. Bizden size: Mübarek olsun, tebrikler Mısır. (13 Şubat 2011)

Kaynak: Radikal