Yazı yazmak enteresan bir eylem…

 

Aslında, bazen ince bazen de kalın çizgiler çekmektir yazı, yaşadığımız olayların altına…

 

Taraf olmaktır sonra… Bazen sizin tarafınız, bazen karşıt görüşlerin, bazen ârâfta kalmak…

 

Hayatımızı en çok ilgilendirdiğini sandığımız, tüm yaşadığımız olumsuzlukların baş aktörü bildiğimiz siyaseti ve siyasetçileri yerden yere vurmaktır bazen…

 

Bazen  onlara yapıldığını düşündüğümüz haksızlıklar karşısında savunma durumunda kaldığınız için,   yalaka olmak, bazen bir bedel karşılığı köşenizi  uygun fiyata kiralamaya (!) soyunmaktır!..

 

Bazen tercümanlıktır hislere…Bu çok az olur nedense… Çünkü her his ayrıdır… Ve her his,  kendisini onamanızı bekler birazda…

 

Yazı yazmak, biraz  fotoğraf çekmeye, biraz da resim yapmaya  benzer aslında…

 

İnsan film yerine harfleri, kelimeleri, cümleleri kullanır… Nedense o anki kadraja sığdırabildiği görüntüler hep eksiktir!.. İlla fotoğrafta bir şeylerin daha olması gerektiğiyle ilgili eleştiriler alırsınız…

Ya da  tuvale sürdüğünüz renkler, izleyicilerin göz zevkine uymayabilir!..

 

Bazen aynı pozları çekersiniz sıklıkla!.. Sıkarsınız insanları!.. Tekrara düşmemek için  farklı pozlar denersiniz… Ama fotoğraf makinesinin parçaları olan, beyniniz, yüreğiniz, bileğiniz sizi gene bunu paylaşmalıyım dediğiniz başka bir ‘aynı’ ya  götürür…

 

En çokda bir amaç için varsınızdır siz!.. Bu bazen karanlık emellerin uygulanmaya konmasıyla ilgili aracılık,  bazen  ordu düşmanlığıyla özdeşlik, bazen vatan hainliği,  bazen yapmayı düşünmediğiniz ama dikkatli okuyucuların(!), yediğinize emin olduğu başka bir halt içindir varlığınız!..

 

Bazen,  bir yazı yazarsınız, yazmakla kalmaz bir de yayınlarsınız… Bakarsınız bir pot kırmışsınız…

O hatayı,   genellikle elinin adalet ayarı, göstermiş olduğu tepki ne olursa olsun ( küfür) dahil, şaşmayan  yorumcular sayesinde fark edersiniz…

 

İşin açıkcası,  bir önceki yazımda, yazı başlığı olarak seçtiğim insanın rencide olma ihtimalini, düşünmedim. Çünkü orada ki insanın ismi sembolik bir anlam taşıyordu!..

Yani, yeniden isim vermiş olmayayım ama aklınıza gelen her isim olabilirdi…Gül olmazsa,  bir eski porno yıldızı olsun şeklinde bayağı bir amaç en azından niyet olarak sıfırdı… Ama o amaç dahi, maalesef istemeden hasıl olmuştu…

 

Aslında  Recep Tayyip Erdoğan İdam Edilmelidir ve Tam Darbe Zamanı!.. yazılarıma gösterilen tepkilerden dolayı, okuyucuların genellikle  en çok, başlığı okudukları gerçeği gelmeliydi aklıma!.. Ama bu sefer daha önce yapmış olduğum teşbihler gibi bir yanlış anlaşılma değil söz konusu olan… Bu sefer gerçekten ben yanlış anlaşılma ötesi, amacı aşan bir hata yapmıştım…Olayla alakası olmayan bir insanın ismini zikretmiştim hem yazıda, hem de başlıkta… Sizin şahsızında ismini zikrettiğim için kendisinden özür diliyor, o yazıyı arşivden kaldırıyorum.

 

Bir fıkrayla da , olayı tatlıya bağlamayı denemek ve çuvaldızı kendimize batırmak en iyisi...

 

İki arkadaş meyhanede oturmuşlar, memleketi kurtarmaya çalışıyorlarmış. Sırayla memurları, işçileri, esnafı halletmişler, sıra gazetecilere, yazarlara gelmiş...
Biri:
"Bu yazarların hepsi inbe'dir!" demiş.
Arkadan bir ses:
"Hop hop, kendine gel!"
Dönmüş arkaya:
"Siz gazeteci misiniz, yazar mısınız?"
Adamlar cevap vermiş:
"Hayır, biz inbe'yiz!"

 

Bir kere de özeleştiri niyetine, amacı aşmış olayım:)