Oğul Bush, peşi sıra gelen Amerikan yönetimleri arasında İsrail'e en fazla bağlı kalan Amerikan başkanı. Bu gerçek, asrın değişmez gerçeklerinden biri oldu. Fakat ABD başkanının görev süresinin sonunun yaklaşmasıyla birlikte, Filistinlilerin umutlu bir gelecek beklemesi yine de pek mümkün görünmüyor. Zira yeni başkan olmak için yarışan Cumhuriyetçi John McCain ve Demokrat Barack Obama, Yahudi devletine Bush'tan da daha bağlı olma noktasında birbirleriyle yarışıyor. Acaba Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas kendisi ve halkı için McCain veya Obama'nın başkanlığı ışığında Filistin sorununun geleceğine yakışacak yeni bir strateji formüle eder mi?

Bush'un, Filistin halkına yeni ABD başkanı Ocak 2009'da iktidarı teslim alana dek yaşayabilir bir bağımsız devlet kurma desteği vereceğine dair vaadinin içeriği boş ve aldatıcı. Fakat kasımdaki başkanlık seçimleri için geri sayımın hızlanmasıyla birlikte peşi sıra gelen birçok gösterge, Cumhuriyetçi adayın gündeminin, Demokrat rakibininkiyle uyumlu olduğu netleşiyor.

Her iki aday da İsrail'in askeri cephanesini destekleme ve modernleştirmeye dair güçlü taahhütlerde bulunuyor. Obama, İsrail'e aralarında Amerikan silah fabrikalarının yeni ürettiği füzesavar sistemi de dahil, 30 milyar dolarlık modern silah vereceğini ilan ediyor.
Her iki aday da, 'tecrid edilmesi ve bozguna uğratılması gereken terör örgütü' Hamas'ın  ABD'nin en azılı düşmanı olduğunda hem fikir. İkisi de Kudüs'ün İsrail'in ebedi
birleşik başkenti olduğunu ve böyle kalacağını temin ediyor.

İkisi de İran'ın nükleer silah elde etmekten alıkonulması için bütün önlemlerin alınacağı yemini ediyor, Filistin halkına karşı umut kapılarını kapatıyor. Filistin Yönetimi başkanının, yayılmacı saldırgan gündemine Amerikan desteği alan Yahudi devletinin temsilcisiyle barış müzakerelerine bağlı kalması faydalı olabilir mi? Abbas şu an Filistinliler arası uzlaşı çağrısı yapıyor, ancak bu uzlaşı alternatifi bulunmayan silahlı direniş ilkesi üzerinde kurulmadıkça hiçbir değer taşımayacaktır.