Göç, intihar ve yavaş ölüm. Arap dünyasının dört bir yanında genç nesiller önünde bir dördüncüsü olmayan üç seçenek.

Üniversiteler ve enstitüler her yıl gençleri hiçbir varlığı olmayan yerel çalışma pazarına sevk ediyor. Hatta bazıları için olumlu ve umut verici görülen göç tercihi bile aslında sadece zengin ailelerin çocuklarından küçük bir azınlığa bahşediliyor. Bu zengin çocukları fahiş fiyatlarla bilgi satan özel okullar ve üniversitelerde nitelikli eğitim alıyorlar.

Arap gençleri arasındaki yaygın işsizlik olgusu hızlı oranlarla artıyor. Bu durum 'niçin' sorusunu sorduruyor bizlere. Tunus'ta yaşanan halk duygularındaki patlamanın getirdiği dramatik sarsıcı gelişmelerle olayların yüzeyinde bu büyük soru beliriyor. Rejimleri ve halklarıyla bir ucundan diğerine Arap dünyası ani bir şok geçirdi. Bu yüzden soru, Tunus siyasî depremiyle sınırlı kalmamakta ve bütün Arap dünyasını kapsamakta.

Genel Arap sahnesinin unsurları müşterek ve birbiriyle örtüşüyor. Küçük bir sınıf, milli gelir kaynaklarını tekelinde tutuyor. Hâkim otorite bu seçkin azınlık grubun çıkarlarını kollamak için oluşturulmuş. Batılı güçler, hâkim otoriteyi koruyor ve kolluyor. Arap toplumlarındaki büyük çoğunluk ise sefalet içinde bu üçlü koalisyonun kurbanı. Arap dünyasındaki ekonomik ve malî yapının çoğunluğunda döviz bütçesinde kronik ve sürekli bir açık var. Zira döviz kaynaklarının yıllık bilançosu devletin dış hesaplarını karşılamıyor. Bu paralar bir yandan 'yabancı yatırımı teşvik' sistemi temelinde yerli pazara girmesine izin verilen yabancı şirketlerin hesaplarına akıyor. Bir açıdan da bu şirketlerin acentelerinin hesaplarına gidiyor. Ki bu acenteleri oldukça zengin bu küçük azınlık kesim oluşturuyor. Bu durumda yüksek iktidar kurumunun adamlarının görevi, bu operasyonun akışını şu iki yolla kolaylaştırmak: İlki gerekli yasaları çıkarmak ve düzenlemeleri yapmak. İkincisi iktidarın ve güvenliğin çeşitli araçlarıyla muhalefetin sesini susturmak ve bastırmak. DEVAMI>>