ABD Başkanı Barack Obama BM kürsüsünden bütün dünyaya işgal altında bulunan Filistin topraklarındaki İsrail yerleşimi inşaatının yasal olmadığını açıkladı. Fakat sözlerini hayata geçirmediği gibi, aynı anda bir şeyin hem kendisini hem zıddını söylüyor.

Yerleşim inşaatını kınamasının ve meşru olmamakla damgalamasının ardından konuşmasını Filistin halkına yöneltti: "Filistinlileri İsrail'e karşı 'kışkırtıcı eylemlerini durdurmaya' davet ediyoruz." Yani Filistinliler yasadışı bir gerçek olarak yerleşimlere razı olmalı ve direnmemeli.

Obama BM Güvenlik Konseyi'nden dünyayı nükleer silahlardan arındırmayı öngören bir karar da almasını istedi. Buna bu silahların sahiplerinden alınması da dahil. Güvenlik Konseyi'nin başkana olumlu karşılık vermesine rağmen şu iki soru yanıtsız kalıyor: Acaba ABD'nin kendisi diğer nükleer güçlerle anlaşıp cephaneliğini on binlerce nükleer başlıktan boşaltmaya hazır mı ve bu düzenlemenin İsrail'i de kapsamasını kabul eder mi? İkincisi, Obama niçin İran ve Kuzey Kore'nin adını zikretti de, sözgelimi ABD'den teknolojik destek alan Hindistan'a değinmedi?

ABD başkanı, İsrail yerleşimlerine ve nükleer tehlikeye yönelik tavırlarıyla ülkesinin BM'ye saygı duyduğunu göstermek istedi. Fakat dünyanın kulağa hoş gelen açıklamalarla pratik arasındaki farktan haberdar olduğunu bilmiyor mu? Obama dürüstlüğünü ispatlamalı. BM'ye gerçekten saygı duyuyorsa kurumun kararlarına saygı göstermeli. Bu kararlar arasında Filistinli mültecilerin dönüş hakkını öngören ve İsrail'i 1967'de işgal ettiği Arap topraklarını boşaltmakla yükümlü kılan iki karar da yer alıyor.

Obama nükleer alanda da önceki başkanlar gibi siyasallaştı. İran'ın henüz tamamlanmayan nükleer programını dünyanın karşılaşacağı 'en büyük tehlike' diye nitelerken, İsrail'in yüzlerce nükleer bomba içeren cephaneliğine karşı sessizlik sergiliyor. Obama bu bağlamda sanki ABD'nin değil de İsrail'in devlet başkanıymış gibi hareket ediyor. Obama dünya ülkelerine "Karşılıklı çıkar ve saygıya dayalı ortaklık dönemine girmeliyiz" diyordu. Ona kim inanacak? (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Beyan, 1 Ekim 2009)

Kaynak: Radikal