ABD başkanı Ortadoğu'da çözüm için kararlı görünse de, İsrail'in inatçılığı ve Filistinlilerin bölünmüşlüğü kısa vadede barış sağlanamayacağını gösteriyor. Obama vakit geçirmeden İsrail halkına da Müslümanlara yaptığı gibi hitap etmeli, iki devlete yönelik kendi vizyonunu açıklamalı

ABD başkanı mutfağında pişirmek zorunda olduğu fazlasıyla yemek olduğunu düşünüp, köpeğin yemeğinin, yani içinde genellikle mide bulandırıcı malzemeler bulunan şu netameli Ortadoğu barış sürecinin bir köşede yavaş yavaş piştiğinden endişe etmiyor olabilir. Bu hafta tencereyi şöyle bir karıştırsınlar diye bölgeye bir heyet gönderdi; heyette özel temsilcisi George Mitchell, Savunma Bakanı Robert Gates ve Filistinlileri ezelden beri tanıyan güvenlik danış- manı Jim Jones da bulunuyor. Fakat baş aşçı Obama'nın yerini kimse tutamaz. Ne kadar meşgul olursa olsun, neyin ne zaman servis edileceğine karar vermesi gereken o.

Obama mükemmel bir başlangıç yaptı. Kahire'de Müslümanlara hitaben yaptığı konuşma usta işiydi. Birçok Arap'ı ve epeyce Filistinli'yi adil davranmaya kararlı olduğuna ikna etti. Ve İsrail başba-kanı Binyamin Netanyahu'yu sıkıştırarak, gönülsüzce de olsa, kamuoyu önünde ilk defa Filistinlilerin bir devleti olması gerektiğini kabullenmek zorunda bıraktı.

Olmert çözüme yaklaşmıştı
Fakat genel manzara her zamanki gibi hâlâ iç karartıcı. İki devleti telaffuz etse de, Netanyahu inatçılığını sürdürüyor. Birçok danışmanı son zamanlarda ortaya konulan diplomasinin boşa çıkacağını ve 'İsrail kalesinin' dokunulmadan kalacağını varsayıyor. Netahyanu, Batı Şeria'daki bütün yerleşim inşaatlarını Obama'nın talep ettiği üzere durdurmayı reddederse, Filistinliler de ayak direyip görüşmeleri sürdürmeyi reddebilir. Netahyahu bunu çok da umursamadığı izlenimi veriyor. Kudüs'ün asla paylaşılamayacağına dair son ısrarı müzakereyi daha da zorlaştırıyor.

Şu an Filistin tarafındaki manzara daha iç açıcı değil, başlıca sebebi de Batı Şeria'yı yöneten ve otoritesi darbe yemiş olan Filistin Başkanı Mahmud Abbas'ın laik Fetih partisiyle, hâlâ İsrail ablukası altındaki Gazze'yi yöneten Hamaslı İslamcılar arasındaki bölünme. İki Filistin grubu da destek vermedikçe İsrail'le hiçbir anlaşma dayanıklı olmaz. Ancak Hamas'ın İsrail'i resmen tanımayı kabul etmemesi, Filistin'de bir birlik hükümetinin ortaya çıkmasını güçleştiriyor.

Fakat bir anlaşmanın ana hatları çoktandır belli. İki devletin sınırı 1967 sınırına yakın olmak zorunda, İsrail'e dahil edilen eski hattın yakınındaki üç büyük Batı Şeria Yahudi yerleşimi kalırken, başka yerlerdeki Filistinlilere toprak değiştokuşu için tazminat ödenmeli. Kudüs iki devletin başkenti olarak paylaşılmalı. Ve Filistinliler İsrail'in kurulduğu 1948'de kaybettikleri topraklara sembolik bir dönüş hakkı elde etmeli, öte yandan pratikte bunlardan pek azının yeniden iskân edilebileceğini açıkça kabul etmeli.

Netanyahu'nun selefi Ehud Olmert, Abbas'la görüşmelerde bu üç meselenin hepsinde bir dönüm noktasının eşiğine gelmişti, ki o zaman ABD'nin pek dahli de yoktu. Ve Filistin cephesinde Hamas, inatçı kararlılığına ve kendi içindeki bölünmelere karşın, üç koşulu karşılayıp müzakere masasına getirilmesine imkân tanımanın hiç de uzağında değil.

En parlak koşullarda bile tam gaz bir barış sürecini aylarca sürdürmek mümkün olmayabilir. Fetih 20 yıl sonraki ilk kongresini yapacak ve belki de daha iyi liderler ortaya çıkaracak. Ve ocakta Filistinlilerin başkanlık ve parlamento seçimleri düzenlemesi planlanıyor. Bu da İsrailliler için yeni bir muhataplar grubu ortaya çıkarabilir (veya çıkaramaz). O zamana dek tıkanıklık hükmünü sürdürebilir.

İşte tam da bu yüzden Obama vakit geçirmeden işin içine daha da girmeli. Müslümanlara yönelik Kahire konuşmasını müteakiben İsrail halkına da doğrudan hitap etmeli ve onlara Filistin devletinin niye uzun vadeli güvenlik garantisi olduğunu anlatmalı.

Hamas'ın en azından geçici olarak İsrail'e roket atmayı durdurduğu bu dönemde İsrail hükümetini de ablukayı kaldırmaya ikna etmesi harika olur. Karşılığında Arap liderleri (doğru bir kararla flört ettiği Suriye dahil) İsrail'e, hava sahalarını ticari uçuşlara açmak ve karşılıklı ticaret büroları kurmak gibi iyi niyet jestleri yapmaya zorlanmalı. Ayrıca iki Filistin grubunu uzlaştırmak için daha fazla baskı yapabilirler - ve fırsatını bulmuşken, Hamas'ın şiddeti açıkça reddetmesi ve en azından İsrail'i de facto tanıdığını söylemesi konusunda ısrar edebilirler.

'Buyurucu' bir plan gerekiyor
Hepsinin ötesinde, Obama kısa süre içinde iki devlete ve buna nasıl ulaşılabileceğine yönelik vizyonunu ayrıntısıyla açıklamalı. Başkan Bill Clinton'ın 2000'de ortaya koyduğu 'parametreler' temelinde, 2002'deki Arap Birliği girişimi ve 2003'teki Cenevre Kalıcı Statü Anlaşması Taslağı gibi birbirine yakın senaryolar paralelinde Obama bir anlaşmanın hatlarını belirginleştirebilir.

Bu, birçok Filistinli ve İsrailli'nin bu temel planı bağrına basacağı anlamına gelmiyor. Şu an her iki taraftaki siyasetçiler kendilerini en mantıksız karşıtlarının aşırılıkçılığıyla tanımlıyor. Buyurucu bir Obama planıyla gerek İsrailli gerekse Filistinli seçmenler yeni bir cetvele sahip olacaktır. Obama yolu işaret etmeye başladı. Şimdi buna detayları ekleyip kafaları birbirine tokuşturmaya başlamalı. (Başyazı, 30 Temmuz 2009)

Kaynak: Radikal