Bir araştırmaya göre, araba ve kamyon egzozlarındaki azot oksit emisyonu ve diğer pislikler büyük miktarda ölümlere – Sadece Amerika’da yılda 58.000 ölüme- yol açıyor. Bu yüzden geçtiğimiz hafta Volkswagen’in (VW) içine düştüğü skandal, hafif bir kusur veya kurbanı olmayan bir suç değil. Firma, dünya çapında 11 milyon dizel aracına Amerika’daki katı NOx (azot oksit) testini geçmelerini sağlayan bir yazılım yüklediğini itiraf etti. Bu araçlar laboratuardan çıktığında ise mevzubahis yazılım, emisyon kontrolünü devre dışı bırakıyor ve araçlar izin verilen limitin 40 katı fazlasına kadar zehirli gazları dışarı püskürtmeye başlıyordu. VW’nin kendisinin zararı büyük olacak. Ancak bu hafta gerçekleşen hadiseler diğer araba üreticilerine, diğer ülkelere ve bizzat dizel araçların geleceğine etki edecek.

Winterkorn gidiyor

İlk olarak VW’yi ele alırsak… İdari müdür Martin Winterkorn istifa etti ve şirket 6.5 milyar Euro (7.3 milyar Dolar) miktarında bütçeyi, gelmekte olan finansal darbenin zararını onarmak için kenara ayırdı. Ancak yatırımcılar daha fazlasından endişeli: Skandalın patlak verdiği 18 Eylül’ü takip eden ilk dört günde VW’nin hisseleri üçte bir oranında düştü ve bu durum, şirketin değerini 26 milyar Euro düşürdü. Tüm cezalar, tazminat talepler, yargı masrafları ve iade bedelleri eklendiğinde bu fiyasko, dev alman araç üreticisinin başına BP’nin “Deepwater Horizon (Petrol kazası)” olayında başına gelenlerin gelmesine sebep olabilir. BP’nin başına gelen en azından kazaydı, bu olay ise kasti ortaya çıktı. Amerikan Adalet Bakanlığı, şirkete suç soruşturması açmakta oldukça haklı. Diğer ülkeler, Güney Kore’yi takip etmeli ve VW’nin kendi bölgesinde neler yaptığını derinlemesine araştırmalı. Birkaç Çinli sürücü dizel araçları almış olsa da bu skandal, Çin Hükümeti’ni benzin motorları için yakıt sektöründeki rakamları şişirme hususunda firma ile mücadele etmeye teşvik edebilir.

Skandalın Winterkorn’un herhangi bir kişisel sorumluluğuna yol açıp açmayacağını bilmesek de bu olay üzerine işini kaybetmesi münasip oldu. Kendisi detaylara gösterdiği özenle bilinen ünlü bir bir mühendisti, eğer yanıltıcı yazılımdan haberi yok farz edilse dahi haberi olması gerektiği söylenebilir. Büyük miktarlarda “temiz dizel” araç satmak, VW’nin Amerikan piyasasını ele geçirmek amaçlı esas projesiydi. Projenin ardındaki en hayati hedef ise dünyanın en büyük araba üreticisi olan Japon Toyota’nın elinden piyasayı kapmaktı. Winterkorn’un yönettiği bu büyük strateşi şimdi harap olmuş durumda.

Tepedeki bir değişim ve ödenecek ağır bir ceza, konunun sonunu getirmemeli. Amerikan savcıları sözlerine itibar etmeli ve sadece büyük cezalar ödettikleri şirketlerin paydaşlarına faturayı ödetmek yerine, tüzel kişiliğe dair suçlarda sorumluluğu olan bireylerin peşine düşmeli. En son yaşanan büyük banka skandallarının çoğunda mesele mahkemede çözüme kavuşmadı, fakat şeffaf olmayan anlaşmalar ve büyük cezalarla geçiştirildi. Geçtiğimiz ay Adalet Bakanlığı, en azından 124 kişinin ölümüne ve 275 kişinin yaralanmasına yol açan kazalara kusurlu ateşleme sistemi nedeniyle sebep olmakla suçlanan araçların üreticisi GM ile (General Motors, ABD’nin en büyük araç üreticisi) 900 milyon Dolarlık bir ceza üzerinde anlaşıldığını duyurdu. Savcılar, GM yöneticilerinin, hatanın olası ölümcül sonuçlarını bile bile görmezden geldiklerini ve kârı emniyetin önüne koyduklarını söyledi. Ama henüz yöneticilere hiç ceza verilmedi.

Bu durum değişmeli ve yetkililer bunu biliyor. Bu ay Amerikan Başsavcı Vekili Sally Yates bir konuşmasında bundan böyle işletmelere ceza kesmenin bireysel suç takibatı yapma ve ceza kesmenin yanında ikincil olarak uygulanacağını söyledi. Artık suçlama altındaki firma, (VW’nin iddia ettiğinin aksine) yetkililere yanlış yapılan olaya dahil olan tüm idareci ve çalışanlarının isimlerini vermediği ve kendi personeli hakkındaki delilleri toplayıp sunmaya çabalamadığı takdirde soruşturmayı yönetenlerle işbirliği yapmış varsayılmayacak ve kredi alamayacak. VW hadisesi bu yeni yaklaşım açısından bir imtihan olacak. Ancak sadece yabancı firmalara daha çetin davranıldığına dair şüphelerden kaçınmak için (BP Deepwater dosyasında ve en son yapılmış banka anlaşmalarında olduğu gibi) Amerikan yetkilileri kabahatli GM idarecilerine karşı da kovuşturma yapmalı.

Şu anda skandalın en büyük etkileri Atlantik ötesinde de hissedilecek. VW’nin hilesi şu soruyu da beraberinde getiriyor: Başka araç üreticileri de Avrupa’nın nispeten daha gevşek NOx emisyon standartlarını yakalamak veya yakıt sektöründeki benzer başka standartları yakalamak, dolayısıyla karbon dioksit emisyon limitlerine dair standartları da yakalamak için benzer numaralar yapıyorlar mı? BMW ve Mercedes, VW’ye denk iki Alman araç üreticisi, telaşla yapmadıklarının üzerinde durdular. Bununla birlikte Avrupa’da emisyon testleri tam bir saçmalık. Araç üreticileri komisyonu ve kural koyucular teste tabi tutulanların aracın sürüklenmesini azaltmak ve böylece araçların daha az yakıt tüketmesini sağlamak için yaptıkları her türlü uyanıklığına/ hileye müsamaha gösteriyor (dikiz aynalarını test sırasında çıkarma, kapı ve cam çevresindeki çatlakları bantlamak gibi). Ayrıca araç üreticileri komisyonu, VW’ninkine biraz benzeyen ve test sırasında aracı “ekonomi” moduna geçiren yazılımların kullanılmasını da tolere ediyor. Avrupa’daki araç sürücülerinin, üreticilerin taahhüt ettiği yakıt verimliliğinin ancak %40’ına ulaşabilmesinin sebebi de bu.

Amerikalı kural koyucular, Avrupadakilerin aksine, en azından üreticilerin ortaya koyduğu tespitleri doğrulama amaçlı testler hazırlıyorlar. Ancak tüm sistemin kökünden sökülüp her yerde tamamen bağımsız ve gerçek sürüş koşullarında test yapan kuruluşların devreye girmesinin zamanı geldi. Şimdi VW’nin son derece rezalet tutumuna duyulan öfke ile harekete geçmek için gerekli olan kuvvet yakalandı. Bu durum, araç üreticilerinin itirazlarının üstesinden gelinebileceği anlamına geliyor. Ayrıca Avrupalı kural koyucuların da kıtada satılan araçların yarısına tekabül eden dizel araçlara dair yaklaşımını da değiştirmesi lazım. Dizel araçlar yakıt tüketiminde çok ekonomik olabilir (ve bunun karbon dioksit salınımıyla da ilişkili olduğunu biliyoruz) ancak bu NOx emisyonunun yükselmesi pahasına oluyor. Bu taviz, Avrupa’nın çok kötü uygulanan test usulü ve çok daha müsamahakâr NOx emisyonu standartları sayesinde dizel lehine veriliyor

Dizel görmemek

Diğer dizel üreticileri VW’nin yaptığı gibi bir aldatmacaya başvurmuş olmasa da bu skandal, dizel araçların iki tip emisyon için kati şekilde uygulanan standartlara ulaşmak için büyük çaba gösterdiği anlamına geliyor. Bu olayın “dizelin ölümü” olabileceği yönünde bir korku var. Öyleyse olsun. Hâlâ çok iyi yakıt motorları geliştirme ve eldeki araçları metan, hidrojen, elektrik kullanan araçlarla veya hibrit araçlarla değiştirme imkânı var. Milyar Dolarlık rekabet zaten bu çeşitli teknolojiler arasında gidip geliyor, bilhassa bazı imalatçıların emisyon hedeflerine ulaşmak için bu teknolojilerin birkaçına para yatırması sayesinde. Eğer VW’nin tutumu dizelin ölümünü hızlandıracaksa, en azından onca yanlıştan sonra elektrikle çalışan araçların çağına öncülük etmeli.

Kaynak: The Economist
Dünya Bülteni için tercüme eden: Deniz Baran