Bu hafta Kahire ve diğer Mısır kentlerinde devasa kitlesel gösterilere tanıklık edeceğiz; Mısırlılar, şaşırtıcı derecede kısa bir zamanda Mübarek rejimini deviren gösterilerin başladığı günün yıldönümünü kutlayacaklar.
Büyük Değişim'in ilk devrimci kısmı, yeni seçilen meclisin iki gün önce göreve başlamasıyla sona erdi. Pek çok Mısırlı, artı dünyanın geri kalanı, şimdi devrim sonrası Mısır'ın nasıl işleyeceğini yakından takip ediyor olacak.
İlk sınav, meclis ile Mübarek'in çekilmesinin ardından yönetimi devralan Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi (SKYK) arasındaki görev paylaşımı olacak. Gelinen noktada ipler kimin elinde olacak: Meclisin mi, yoksa ordunun mu? Tarihte ilk defa Halk Meclisi, Müslüman Kardeşler'in siyasi kolu niteliğindeki Hürriyet ve Adalet Partisi'nin (HAP) hakimiyetinde; HAP bazı küçük müttefiklerle birlikte meclis sandalyelerinin yüzde 47'sini kazanmayı başardı. Meclisteki ikinci büyük parti ise üyeliklerin yüzde 25'ini elde eden aşırı tutucu İslamcı Nur Partisi. Liberal ve sol partiler de temsil ediliyor, fakat güçleri az. SKYK'nın atadığı mevcut hükümetin yerini, meclis çoğunluğuna sahip yeni bir hükümet alacak mı? Ve meclis, yeni yasalar kabul etmek veya yeni anayasayı formüle etmesi gereken kurulun üyelerini seçme sürecinde orduyu tümüyle bertaraf edebilecek mi? Pek çok uzmana göre meclis ile SKYK arasındaki ilişki muğlaklığını koruyor. Ordunun yasa tasarılarını onaylama veya reddetme yetkisi olduğu için, yasama sürecini tıkamaya devam edip edemeyeceği belirsiz. Meclis, bakanları atama veya kabineye güvensizlik oyu verme hakkına sahip mi? Bunların hepsi, Mısır'ın bazı acil sorunlarını halledebilmesi için bir an önce cevaplaması gereken ucu açık sorular.
Bazı analistler HAP'ın kontrolün tamamını hemen elde etmek için çok bastırmayacağını tahmin ediyor. Çünkü Müslüman Kardeşler (MK) iktidarın beraberinde sorumluluğu da getireceğini gayet iyi biliyor. Mısır'ın, bilhassa ekonomi alanında yüz yüze olduğu sorunlar muazzam boyutlarda. Mısır servet ve fırsat eşitsizliğinin had safhada olduğu yoksul bir ülke. Hepsinden öte, bir yıl önce devrimin başlamasından bu yana doğrudan yabancı yatırımlar 13 milyar dolardan 8 milyara düşmüş ve bütçe açığı yüzde 10'a dayanmış durumda. Bunlar, MK'nin hükümet macerasına şu an tek başına kalkıştığı takdirde karşı karşıya geleceği acı gerçekler. Görünen o ki, muhalefette uzman, ülkeyi yönetmek konusunda deneyimsiz olan MK hesabını dikkatli yapıyor ve iktidarı bir şekilde diğer partiler ve orduyla paylaşmayı hedefliyor. MK, Mübarek döneminin feci ekonomik mirasıyla hızla ve başarıyla başa çıkamadığında sert eleştirileri göğüsleyeceği bir senaryodan kaçınmak istiyor.
Analistlerin büyük çoğunluğuna göre sorun, MK'nin Mısır'da yaklaşan ekonomik krize pek az hazır çözümü olması. Türkiye'de 2002'de iktidara gelen AKP ile MK arasındaki önemli farklardan biri bu. Sabancı Üniversitesi siyasetbilimcilerinden Şebnem Gümüşçü, Carnegie Vakfı'nın internet sitesinde yayınladığı ilginç bir yorum yazısında AKP ile MK'nin ekonomi politikalarını kıyaslıyor. Gümüşçü, AKP'nin yükselişini Türkiye'nin seksenlerde geçirdiği neo-liberal dönüşümün sonucu olarak görüyor; bu süreçte ideolojik yumuşamayı savunan dindar işadamlarından müteşekkil güçlü ve örgütlü bir sınıfının ortaya çıktığına dikkat çekiyor. Mısır'da neoliberalizm esasen Mübarek rejiminin yandaşlarına fayda sağladı ve daha küçük işletmeleri kalkındırmayı başaramadı. Gümüşçü şu analizi yapıyor: "Mısır'daki İslamcı hareket içinde neoliberal reformlarda, devletin küçülmesinde veya siyasi pragmatizmde ısrar edecek güçlü iş çevreleri yok. Hareket daha ziyade meslek sahiplerinin (doktorlar, mühendisler, öğretmenler ve avukatlar) hakimiyetinde ve onlar istihdamın, sosyal güvencelerin ve kamu yararının kaynağı olarak güçlü ve geniş bir devleti tercih ediyor." Gümüşçü, Türkiye'de AKP'nin yükselişi ve başarısına yol açan yapısal ve kurumsal faktörlerin tarihte eşi olmadığına, bu yüzden benzer bir sürecin Mısır'da yaşandığına tanık olmayacağımıza kani. İslamcı liderlik altında Mısır başka bir çerçeve oluşturmak zorunda kalacak.
En önemli siyasi İslam uzmanlarından Olivier Roy'nın da geçenlerde bir yazısında söylediği üzere: MK, tetiklemediği bir demokratikleşmeden faydalanarak, devrimi başlatan, fakat iktidarı almaya çalışmayan liberal öncülüğün bıraktığı siyasi boşluğa adım atıyor. MK şimdi müzakere etmek ve yönetimi kotarmak zorunda; çünkü tabanı devrim değil, istikrar ve barış istiyor.
Kaynak: Zaman