Rusya'da iplerin Medvedev'in mi yoksa Putin'in mi elinde olacağı belirsizken, Batı yeni başkanın söylediklerine değil, yaptıklarına bakmalı. Batılı liderler neyin ne olduğunu iyice görmeden dostane bir tavır almak zorunda değil
Moskova'da hayli hareketli bir hafta yaşandı. İlk önce Dimitri Medvedev yemin ederek başkanlık görevine başladı. Bir gün sonra selefi Vladimir Putin, onun yeni başbakanı oldu. Ardından Moskova 9 Mayıs'taki Zafer Günü kutlamalarını, Soğuk Savaş'ın bitişinden beri ilk kez Kızıl Meydan'da tank ve nükleer füzelerin geçidiyle ifa etme kararı aldı. Peki bütün bu olanları izleyen Batı ne yapmalı?
Bu üç olaydan biri, diğer ikisinden daha fazla umut verici gibi görünüyor. Medvedev Çarlık döneminden bu yana gizli servis veya Komünist Parti kökenli olmayan ilk Rus lideri. Ve yemin töreni konuşması da dahil, açıklamalarına bakıldığında, bazı liberal güdüleri ve hukukun üstünlüğünün neden önem taşıdığına dair belli bir idraki olduğu görülüyor. Ancak iki netameli yükün ağırlığını da taşıyor.
İlki Putin. Moskova, Putin uzun yıllardır sırdaşı ve avukatı olan Medvedev'i halef tayin ettiğinden beri iplerin aslında kimin elinde olacağına dair spekülasyonlarla çalkalanıyor. Göründüğü kadarıyla şu an için iki seçenek var: Ya yanıtı kimse bilmiyor ya da ipler yine Putin'in elinde olacak.
Yemin töreni yaklaşırken Medvedev Putin'den çok daha az göz önündeydi. Törende bile Putin hâkim figürdü. Buna gerçek bir iktidar devri demek mümkün değil.
Medvedev'in ikinci yüküyse devraldığı miras. Putin 1999'un son günlerinde, Rusya'nın şeytanın bacağını kırdığı bir dönemde devlet başkanı olmuştu. 1998 devalüasyonunun ardından ekonomik patlama yaşanıyor, petrol fiyatları tırmanıyor ve sıradan Ruslar (ve dış dünya) Boris Yeltsin'in son başkanlık yıllarına damgasını vuran karmaşanın yerine istikrar ve düzenin gelmesiyle rahat bir nefes alıyordu. Tam tersine Medvedev ekonominin dıştan görünümünün daha iç karartıcı olduğu ve enflasyonun yükseldiği bir dönemde başkanlık koltuğuna oturdu. Petrol fiyatlarının yükselmeye devam etmesi muhtemel değil ve Rusya'nın petrol üretimini sürdürmek konusunda ciddi sorunlar yaşadığına dair uğursuz işaretler var. Dahası Rusya'nın Batı'yla ilişkileri giderek bozuluyor -ki Moskova'nın Zafer Günü'nde tamtamlar çalmasının izahı da bu olabilir.
AB'ye karşı 'böl ve yönet' oyununu sürdürebilir
Buna rağmen Batı'da birçokları yeni başkana zeytin dalı uzatmaya hevesli. Kremlin'de iktidara gelmenin tadının başka olduğu, bu yüzden de Medvedev'in Putin'in gölgesi altında işe başlasa bile zamanla kendi ayakları üzerinde durabileceği söyleniyor. Rusya'da ne zaman yeni bir devlet başkanı gelse daima yumuşak bir tavır sergileme eğilimi vardır; Putin'e de aynısı yapılmıştı. Fakat bu kez Batılı siyasi liderler çok daha temkinli olmalı. Rusya'nın kendi içinde daha liberal ve demokratik bir yöne doğru hareket ettiğine ya da Batı'ya karşı daha uzlaşmacı bir tutum takındığına dair hiçbir işaret yok. Putin'in başlattığı ve bilhassa AB liderleri arasındaki farklılıkları suiistimal etmek üzerine kurulu olan 'böl ve yönet' oyununu oynamayı sürdürmesi çok daha muhtemel görünüyor.
Medvedev'e yönelik en isabetli tavır, söylediklerini değil, yaptıklarını dikkate olmak olacaktır. Sözgelimi adil bir mahkemede savunma bile vermeksizin hapse atılan oligark Mihail Hodorkovski'yi affederse, Gürcistan'a yönelik kabadayı tavrı sona erdirirse, devlet televizyonunu alternatif düşüncelere açarsa ve yolsuzlukla mücadele başlatırsa, dostane bir karşılık vermek yerinde olur. Fakat böyle bir adımı atmadan önce neyin ne olduğu iyice görülmeli. Hepsinin ötesinde, Batılı liderler birlik içinde olmalı. 'Medved' Rusça'da ayı demek -ve bir ayıya karşılık vermenin en kötü yolu aleni zayıflık sergilemek veya farklı yönlere kaçışmaktır.
Kaynak: Radikal