Milli Eğitim Bakanlığı'nın eski adı Maarif Vekaleti idi. Adına bakıp bu kurumu "klasik" bir devlet kurumu sanmayın. Kendileri, II. Mahmut devri ve Tanzimat sürecinde yaşanan reformların bir ürünüdür. Daha önce ise malum, medreseler vardı. Cumhuriyet devri kurumlarının birçoğunun evveliyatı, aynı reform sürecine dayanıyor. Eski kurumsal isimler bir süre kullanılmaya devam edilmiş, reform çalışmaları çerçevesinde zamanla değiştirilmiştir.

Maarif kelimesi bırakılarak yerine eğitim kelimesinin kullanılması, sanıldığı gibi bir "sözcük" konusu değildir. Daha çok, "içerikle" ilgili bir değişimin işaretidir. Maarif, arafe kökünden geliyor. Bilmek, aşina olmak, vakıf olmak, hakkıyla bilmek, çok düşünmeye ihtiyaç duymadan kolayca anlamak, vicdan sahibi olmak gibi anlamları var. Arif olmak, sadece bilmek değil. Ahlaki, vicdani ve deruni bir olgunluk ifade ediyor. Yalnız hafızaya veya mantığa dayanmıyor. İnsanı aklı, mantığı, ruhu, vicdanı, kalbi ile bir bütün olarak ele almayı ifade ediyor.

Eğitim kelimesi ise daha sınırlı bir faaliyetin adıdır. Belli amaçlar için beklenen davranışların ve hünerlerin verilmesi, edinilmesi halidir. Bu nedenle insanlar ve diğer canlı türleri için aynı kelime kullanılabilir. Dilde yenileşme dediğimiz süreç ne yazık ki, pek çok durum için aynı kelimeyi kullanmayı da beraberinde getirmiştir. "Dilde özleşme" adeta "özetleşme" olarak algılanmıştır. Kullandığımız kelime sayısı giderek azalmıştır. Bugün eğitim görmüş gençlerimizin birkaç yüz kelimeyle idare ettiği söyleniyor.

Öte yandan kurumsal adların birdenbire değiştirilmemesi ve kısa da olsa belli bir uyum sürecinin yaşanması ilginçtir. Adeta "maarif" anlayışının değişerek kültürün "eğitim"e uygun hale gelmesi beklenmiştir. Osmanlı'nın son zamanlarında maarif kelimesinin giderek bol gelmeye başladığını söyleyebiliriz. Kelimenin anlamsal genişliği, kullananları adeta maksadını aşan bir konumda bırakıyordu. Tek parti sistemi ve kültürü içinse zaten, akıl ve irfan sahibi, arif nesiller değil, eğitilmiş, itaatkar insanlar lazımdı. Bu açıdan, "maarif" yerine "eğitim" kelimesinin kullanılması isabet olmuştur.

Burada Osmanlı coğrafyanın bizdeki değişimi nasıl algıladığı üzerine bir örnek vererek "eğitim" konusuna bir katkıda bulunmak istiyorum. Bizde tek parti devri yaşanırken Bulgaristan'da "azınlık hakları" çerçevesinde Osmanlı eğitim kurumları şöyle veya böyle varlığını devam ettiriyordu. Mahalle Mektepleri, Rüştiye, Nüvvab Mektepleri gibi okullar bizde çoktan unutulmuşken, Bulgaristan'da bir şekilde devam etmekteydi. Fakat Bulgar makamları Türkiye'deki değişmeleri örnek göstererek "hala eski düzen" devam ettiklerini, Türkiye'de eski kıyafetlerin, hatta eski yazının kullanılmadığını söylüyorlar. Türk azınlığın bu işe aklı ermiyor. Bunun bir "komünist propagandası" olduğunu sanıyor.

Babam İkinci Dünya Savaşı'nda Bulgaristan'daydı. Alman tanklarının yollardan geçişini gayet iyi hatırlıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası ülke Almanya'nın kucağından, Rusya'nın kucağına düşüyor. Kral gönderiliyor. Okullarda Stalin adına marşlar söylenmeye başlıyor. Bununla beraber, 1950 -51 yıllarında sosyalizmin faziletlerinin yanında, Kur'an, İlm-i hal, Siyer gibi konuları, Osmanlıca yazıyla birlikte devlet okulunda hala öğretiyorlar. Aralarında hafız çocuklar da var. Burada, "jimnastik" dersiyle ilgili bir anekdot aktarayım. "Muallim" çocuklara bahçede birdirbir oynatıyor. Sırası gelen çocuk eğiliyor, diğerleri onun üzerinden atlıyor. Sıra "hafız" bir çocuğa gelince "o hafız!", diyorlar ve eğilmesine izin vermiyorlar. Öğretmen, bir sonraki çocuğa "sen eğil" diyor. Hafız çocuk ise eğilmeden oyuna devam ediyor.

Size bir medreseden bahsetmiyorum. Şumnu'daki ünlü Nüvvab Mektebi'nden de söz etmiyorum. Yenileşme sürecinde Maarif Vekaleti tarafından şekillendirilmiş bir Osmanlı "eğitim" kurumunun son kalıntılarını anlatıyorum. Bulgaristan'da sosyalizm, "gimnasium" adını verdiği orta öğrenim kurumlarını yerleştirmeye ve bizden çok sonra tevhid-i tedrisat yapmaya çalışıyor. Bir süre sonra da baskılarını artırarak bunu sağlıyor. Fakat evlad-ı fatihan, kültürlerinin, isimlerinin değiştirilmesine karşı direnişlerini sürdürüyor.

Maarif, "eğitim", kültür, irfan, sosyal hayatta yüzyıllar boyunca taş üstüne taş koyarak gelişen, tecrübelerin birikimiyle olgunlaşan bir şeydir. Milletlerin maddi ve manevi bünyeleri bu birikimle şekillenir, değişen dünyada yaşamını sürdürür. Tecrübe ve birikimlerin ihmal ve inkar edilmesi durumunda ise hatalar ve hastalıklar kaçınılmaz olur.