Ülkemiz Gezi Parkı olaylarıyla tarihte yaşadığı deneyimlerden bir yenisine şahit oldu. Genç nesiller, 28 Şubatı bile hatırlaması mümkün olmayan nesiller, kitaplarda, belgelerde, fotoğraflarda kalan kaos senaryolarıyla bizzat tanışmış oldu. En iyi tarafı, insana kastedilmeden, siyasi ve ekonomik istikrarı sekteye uğratmadan soğumaya başlamış olmasıdır. Bundan daha az önemli olmayan iyi tarafı, halkın soğukkanlılığını koruyarak “marjinal” adı verilen grupların tahriklerine kapılmaması, yıkıcılığa prim vermemesiydi. Türkiye’de toplumsal sağduyu bu süreçte iyi bir sınav vermiştir.

Yerli ve yabancı medya kuruluşlarından anladığımıza göre, daha büyük bir kaos ortamının oluşması bekleniyordu. Mevcut iktidardan, siyasi ve ekonomik yapıdan memnun olmayan iç ve dış mahfiller kendi açılarından umuda kapıldı, aceleci ve hırçın bir şekilde istedikleri sonucu bekledi. Ama olmadı. Birçok hareket, açıklama, ofsaytta kaldı. Olayları en çok açıklayan kelime belki de işte bu “hırçınlıkta” yatıyor. Kendi siyasi görüşlerinin bir türlü iktidara gelememesinin verdiği hırçınlık. Burada belki genç nesillerle daha yaşlı olanların tavrını ayrıştırmak gerekiyor. Yaşlılar, kendi tecrübelerine dayanan, demokratik olmayan iktidar enstrümanlarının artık işe yaramayışını kabul etmekte zorlanıyorlar. Burada iyi taraf, bu kesimin genellikle tencere – tava eylemleriyle görüşlerini ifade etmesi, vandalizme yanaşmamasıdır.

Gençlerde ise durum farklıdır. Muhalif görüşe sahip olan gençler –ki onlar buna çok yatkındır- kuşkusuz muhalefet partilerinin faaliyetlerinden tatmin olmuyorlar. Siyasal katılım sağlayamıyorlar. Dışarıda kalmak onları marjinalleşmeye itiyor. Normal ve sivil bir şekilde sırt çantasını alıp meydana çıkmak isteyen gençlerde, ülkesi için bir şeyler yapma gayretini görmek gerekir. Bu “protest” duruşu dünyanın birçok ülkesinde, kültüründe bulmak mümkündür. Nitekim Pink Floyd, Çomski gibi isimler bilip bilmeden bu işe bulaşmakta gecikmemiştir. Bu bir çeşit muhalefet patlamasıdır ve göründüğü gibi sadece iktidar karşıtı değildir. Aynı zamanda muhalefet partilerine de karşıdır. Öyle olmasaydı siyasetin gerektirdiği gibi, gelen ilk seçimleri beklemeleri gerekirdi. Ana muhalefet bu olayların önünde gitmemiştir, kendisi dışında oluşan, oluşturulan bir fırtınaya bir şekilde dahil olarak oportunistçe nemalanma yoluna gitmiştir, gitmektedir. Bu tipik bir muhalefet davranışıdır. Ne var ki bu protestolar iktidara olduğu kadar özünde muhalefete de karşıdır. Çünkü protestocuların gözünde her ikisi mevcut statükonun parçasıdır.  

Bu sürecin önemli bir argümanı, siyasetin belli yaştaki insanların elinde olması ve onların gençlerin dilini anlamamasıdır. Gençlere siyasal katılım kanallarını nasıl açabiliriz? Elimizdeki siyasi birikim gençlere ulaşıyor mu? Gençler nelerden etkileniyor? Nasıl etkileniyor? Eğitim sistemimiz onlara neler veriyor? Yaşadıklarımız, ihmal edilen bir kesime dikkatlerimizi çekmiştir. Büyükler düşük yoğunluklu bir karşılaşmadan dersler çıkarma imkanı bulmuştur. Bu süreçte “demokrasinin seçimlerden ibaret olmadığı” söylemi nerdeyse moda oldu. Bu kuşkusuz olan bitene meşruiyet kazandırma girişimiydi. Esasen muhalefetin umutsuzluğunu gösteriyordu. Ama otoriteler bu söylemi dikkate aldı. Demokrasinin “sürekli katılım” anlamına geldiği vurgusu yapıldı. Sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmeler başladı. 

Bir de yaygın söylemiyle büyük resmi görme tecrübesi var. İktidar global bir dünyada yaşadığımızı, ulus devlet sınırlarının artık geride kaldığını bir kez daha görme imkanı bulmuştur. Batı dünyası Türkiye’nin mevcut durumundan memnun olmadığını göstermiştir. Elindeki enstrümanları kullanarak hükümeti sarsmak istemiştir. Bunun için belli bir muhalefet potansiyeli zaten vardır. Bu arada antikapitalist olduğunu söyleyen gruplar, kapitalist dünyanın tam desteğini almıştır.

Fakat artık bu şikayetlerin bir ötesine geçme zamanıdır. Daha önce birçok sarsıntıyı atlatan hükümet, iktidar dengelerinin sadece iç faktörlere değil dış faktörlere de ne kadar bağlı olduğunu bir kez daha görmüştür. Kalıcı, bağımsız bir istikrar için siyasal katılım kanallarının sürekli olarak açık ve canlı tutulması gerektiği anlaşılmıştır. Bir de genellikle belli bir yaşın üzerinde olan siyasal erk, sosyal medyanın önemini kavramıştır. Son yıllarda ülkemizde medya ve iletişim ağlarında yaşanan gelişmeler, sosyal medya ağlarının kullanımı, uluslar arası hassasiyeti (edilgenliği) artırdığı gibi, geniş halk kitlelerinin büyük resmi görerek sağduyulu davranmasını da sağlamıştır. Manipülasyon araçları, manipülasyona karşı korunmaya yol açmıştır. Sonuçta “Gezi Parkı işinden” en çok twitter gibi sosyal ağlar kazançlı çıkmıştır.