Antiwar sitesi okuyucularının da farkında olacağı üzere, J Street bir buçuk yıl önce AIPAC'a alternatif olarak kuruldu. J Street, İsrail'le yan yana barış içerisinde var olacak yaşayabilir bir Filistin devletinin kurulmasını destekliyor. AIPAC'ın aksine J Street gökten bomba bırakmak yerine önce bir meseleleri müzakere etmek gerektiğinden yana ve Amerikan Yahudilerinin safları sıklaştırıp İsrail'deki her hükümeti refleks olarak ve kayıtsız şartsız desteklemesi gerektiği fikrine itiraz ediyor


J Street, sağ kanat Likud yönelimli İsrail lobisinden rahatsız olan liberal zihniyete sahip Amerikalı Yahudileri hedefliyor. Kendisini İsrail yanlısı, Amerikan yanlısı ve barış yanlısı olarak takdim ediyor ve İsrail hükümetlerinin her hareketini onaylamadan da İsrail'i desteklemenin mümkün olduğunu savunuyor. Birkaç politikacının katıldığı birinci Washington konferansını geçenlerde düzenledi. Barack Obama'nın Ulusal Güvenlik Konseyi danışmanı General James Jones özel konuşmacıydı.


J Street olağan zanlıların saldırısına mâruz kalmıştı Bu zanlılar arasında Weekly Standard, the National Review ve çeşit çeşit neocon var. Bu saldırılardan dolayı "düşmanımın düşmanı" tepkisi verildi ve AIPAC'ın bir dizi muhalifi ve neoconlar J Street'te toplandılar ve bazı hallerde sırf neocon saldırısı J Street'in iyi bir şey olduğuna işaret eder denilerek yapıldı bu. J Street'in bazı müdaafileri onun AIPAC'tan daha ılımlı olduğuna dolayısıyla da her ne kadar bazen mükemmel sayılmayacak uzlaşma ürünü politikalar benimsiyorlarsa da, daha iyi bir lobi seçeneği olarak kabul edilmesi gerektiğine işaret etmekteler. Diğer bazıları, taktik amaçlı olarak belirli duruşlar sergilemek zorunda kalsa da halen Ortadoğu'da barış dolu bir gelecek için en iyi ümidi temsil etmektedir diye savunuyorlar.


Aynı fikirde olmadığımı söylemeliyim J Street'in sadece bir diğer İsrail müdaafi grup olduğuna inanıyorum, biraz ilerlemeci ve siyaseten doğrucu ve dolayısıyla da kabul edilebilir bir mesajı olanından. J Street İsrail için kayıtsız şartsız Amerikan desteği istiyor ve doğrusu, zaten mevcut olan İsrail lobisinin, Obama yönetimini oluşturan liberal Demokratların damak tadına uygun bir diğer ikincisi olarak bile tanımlanabilir. Hafiften farklı bir vitrinle şu eski ve aynı gündem için bastıran bir diğer ses. AIPAC ve J Street fiilen danışıklı dövüş yapıyorlar demek değil bu ve fakat iki İsrail lobisi o her şeyden önemli aynı gâyeye sahip: İsrail devletine yönelik sınırsız Amerikan desteğini muhafaza etmek yoksa ABD'nin çıkarlarını savunmak değil. Yanlışlıkla Tel Aviv ve Washington'ın çıkarlarını bir ve aynı şey olarak farzetmek hâriç. J Street Amerika'nın İsrail'e büyük askeri yardımının sürmesini "İsrail güvenliğinin esaslı bir veçhesi olarak" anıyor. J Street programında Amerikan yanlısı bir unsuru algılama zorluğu yaşanabilir zira Amerika değil İsrail hakkında bir program. J Street Washington'ın İsrail'in hâmisi, güvenlik garantörü ve mâli destekçisi rolünü muhakkak sürdürmesi gerektiğine inanıyor.


J Street pek çok muayyen konuda AIPAC'ın biraz hafifi. İsrail devletinin tüm vatandaşlar için eşit haklar temelli değil de din temelli oluşunu kabul ediyor, ırk ayrımcılığı benzeri bir hakkı bilhassa destekliyor: Her hangi bir Yahudinin "dönüş" hakkı olduğunu kabul ediyor ki 1948'den önce Filistinde ikamet eden Hıristiyanlar ve Müslümanlar için benzer hakları vermeksizin hem de. İcra müdürü Jeremy Ben-Ami, İsrail/Filistin'de aynı haklara sahip tüm vatandaşlar için tek devlet çözümünü "kâbus" olarak nitelendiriyor.


Kısa bir süre önce kendisiyle yapılan bir söyleşide AIPAC'ı yüceltti ve Amerika-İsrail arasında devam edecek özel ilişkiyle ilgili vizyonunu şöyle özetledi: "Örneğin, ABD-İsrail arasındaki özel ilişki, Amerika'nın sağladığı güvenlik garantisi, İsrail'in her daim niteliksel askeri üstünlüğü olması gerektiği fikri, tüm bunlar, bazılarının "İsrail lobisi" dediği lobiciliğin kazanımlarıdır. J Street bu kazanımlardan dolayı çok mutludur ve bu hedefleri desteklemekteyiz, AIPAC ve diğer grupların yıllar içerisinde yaptıklarına saygı ve hayranlık duyuyoruz."


Ben-Ami, Mearsheimer ve Stephen Walt'ın İsrail lobisi hakkında kaleme aldıkları kitap hakkında da yorumda bulundu: "Stephen Walt ve John Mearsheimer'ın kitaplarında ve makalelerinde yazdıklarından hoşlanmıyorum. Stephen Walt'la aynı fikirde değilim." Onların uzmanlığını eleştirmekte ve "kitap esasen tüm Amerikan dış politikasının bu bir tek lobi, bu tek bir çıkar grubu tarafından kontrol edildiğini söylüyor ve, bana göre, şahsen, Siyonist Liderlerin Protokolleri nevinden komplo teorileriyle kokmaktadır" diyerek onları Yahudi karşıtı olarak etiketlemektedir.


Ben-Ami geçenlerde İran hakkında bir beyânat yayınladı ve J Street'in Mollalara karşı sert olmaya gönüllü olduğunu belli etti: "J Street, dün Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyon Başkanı Howard Berman'ın telaffuz ettiği İran'a müeyyide yasa tasarısına dikkatli ve incelikli bir yaklaşımı destekler. İran'ın nükleer silah edinmeyeceğini garanti altına almanın ABD'nin, İsrail'in ve tüm bir Ortadoğu'nun hayati çıkarına olduğunda hemfikiriz. Bundan başka, bu amaca ulaşma doğrultusunda Komisyon Başkanı Howard Berman'ın ifade ettiği politika tercihleriyle de hemfikiriz. J Street'in birinci tercihi – Başkan Obama ve Komisyon Başkanı Berman'ın da birinci tercihi olduğu üzere – nükleer meselenin diplomatik araçlarla çözülmesidir. Obama yönetiminin İran'la yakınlaşma gayretlerini güçlü bir şekilde biz de destekliyoruz ve 1 Ekim'de Cenevre'de yapılan görüşmelerin ilk turunun vaatkâr bir şekilde devamını ümit ediyoruz. Bununla birlikte, yakınlaşmanın arzu edilen sonuçları doğurmaması durumunda, ABD'nin BM Güvenlik Konseyi vâsıtasıyla çok taraflı sert müeyyideler arayışına girmesi gerektiğine biz de inanıyoruz. Bu hareket şeklinin imkansız olması durumunda, bu adımları desteklemek üzere ABD mümkün olan en geniş uluslararası koalisyonu kurmak için çalışmalıdır. BM onayı yahut müttefiklerin desteği olmaksızın tek taraflı müeyyidelerin dayatılması, bizzat Komisyon Başkanı Howard Berman'ın da söylediği üzere, son çâre olmalıdır... Daha önce de söylediğimiz üzere, J Street müeyyide uygulanmasına bizâtihi karşı değildir. Komisyon Başkanı Berman ve Başkan Obama gibi biz de arzulanan sonuçlara diplomatik yakınlaşma ve çok taraflı eylemle ulaşılmasını tercih ediyoruz."


Kongre üyesi Howard Berman'ı İran konusunda "dikkatli ve incelikli" diye nitelemek, en hafif tâbirle cömerttir ve bu yasa tasarısının ABD donanmasının müdahalesini gerektirecek ve İran ekonomisini tahrip edecek bir savaş sebebi olduğunu pek çok kişi kaydetmiştir. Berman'ın yasa tasarısının 327 destekçisi var ve dün komisyona sunuldu ki Temsilciler Meclisinde oylamaya sunulabilsin. Bir defa "sert ve çok taraflı müeyyideleri" desteklemek, J Street'in de bildiği üzere, müzakere edilmiş çözüm umutlarını yok edecek ve İran'daki sertlik yanlılarını güçlendirecektir. J Street ve AIPAC duruşu arasında fiiliyatta hiçbir fark yoktur. J Street İran'ın barışçıl amaçlarla uranyum zenginleştirme hakkını bile inkar etmektedir ki bu, ABD'nin değil İsrail'in duruşudur.


Ben-Ami, geçen Ocak ayında İsrail'in Gazze'de işlediği savaş suçlarını ayrıntısıyla ele alan BM Goldstone raporunu da kabul etmiyor ve Goldstone raporunu benimsemeye karşı çıkarak İsrail'in kendini savunma hakkının yanında olduğunu söylüyor. Başkan Obama'yı, raporun dikkatlice verilmiş hükümlerini reddetmesinden dolayı alenen yüceltti. J Street'in İsrail'in Gazze'yi vahşice işgaline yönelttiği incelikli eleştiriyi tam olarak alıntılamaya değer zira İsrail ordusunun 300 Filistinli çocuğu katledişini gözardı etmektedir; ve AIPAC'tan tek farkı tınısıdır: "J Street, son Gazze krizi boyunca, askeri harekâtlara son verecek, İsrail'i hedefleyen roketleri durduracak Hamas'ı yeniden silahlandırmak için Gazze'ye silah kaçırılmasını önlemek üzere etkin bir mekanizma kuracak ve Gazze ablukasının kaldıracak bir ateşkese varılması maksadıyla güçlü bir Amerikan ve uluslararası liderlik çağrısında bulundu. Hamas'ın roket saldırıları karşısında İsrail Silahlı Kuvvetleri'nin askeri cevabı anlaşılabilir ve hatta haklı çıkabilirken, orantısız ve kızıştıran bir askeri tepkinin amaca zarar verecek sonuçlar üreteceğine, bölgede daha büyük bir öfkeyi tutuşturacağına, İsrail, Filistin ve tüm bir bölge için uzan vadeli barış ve istikrar şansına zarar vereceğine inanıyoruz. Vatandaşlarını ve çıkarlarını korumak adına İsrail'in askeri kuvvet kullanma hakkı olduğu âşikardır. Doğru soru, İsrail'in bu hakka sahip olup olmadığı değil, İsrail'in Gazze'deki muayyen hareketlerinin hakikatte İsrail'in uzun vadeli güvenlik çıkarlarına ve Amerika'nın âli menfaatlerine hizmet edip etmediğidir. J Street bu vakada hizmet etmeyebileceklerine inanıyor."


Güya ılımlı J Street'in keskin bir şekilde sağa dönük duruşuyla ilgili olarak başka örnekler de var J Street'in sponsorluğunda Eylül ayı ortalarında düzenlenen bir etkinlikte İsrail'li emekli Tümgeneral Danny Rothschild ağırlandı. İsrail için en iyi çözümün olduğuna inandığından dolayı iki devletli çözümü savunan General, Washington çevresine takdim edildi. Ancak "İslamofaşizm" ve İran gibi İsrail'in standart konularını defalarca tekrarladı. Mesela bu gibi insanlarla konuşmanın bir faydası olmadığını İran'ın nükleer silah geliştirme niyetinde olduğunu ve defalarca İsrail'i yok etmekle tehdit ettiğini vs. anlattı. Tahran'ın askeri gücünü hızla tahkim ettiğini iddia etti ki yanlıştır ve İran problemine askeri çözümü savundu. Katılımcılardan biri daha sonra yaptığı yorumda Rothschild'ın Cumhuriyetçi John McCain'in İsrail versiyonu gibi konuştuğunu söyledi.


J Street gayretlerinde samimi olabilir ve Ortadoğu'da barışa denk bir şeylerin ortaya çıkmasına yardım ederlerse, onlara başarılar dilerim. Fakat bana öyle görünüyor ki J Street'in duruşu, hayli uzun zamandan beridir Washington'a hâkim olan şu her zamanki "önce İsrail" politikalarının bir çeşididir. J Street kurulduğu günden beri, eleştiriyor göründüğü İsrail hükümetinin duruşuna daha da yakınlaşıyor ve ben doğuştan şüpheci olduğum için, niyetin en baştan beri bu olup olmadığını merak ediyorum.


Amerikan vatandaşlarından oluşan, yabancı bir ülkenin çıkarlarına önayak olan ve Washington'da faaliyet gösteren bir lobinin niçin mevcut olması gerektiği her hâlükarda sorulabilir fakat zaten tuhaf bir zamanda yaşıyoruz. Kurucu babalar böylesi şizofrenik bir dünya görüşünü Amerika'nın görünüşte sâdık vatandaşları için yakışıksız bulmuş olabilirler ki benim de paylaştığım bir görüştür.


Kaynak: Antiwar

Yazar hakkında: Eski bir CIA çalışanıdır ve 2005 yılında, Amerika'nın İran'a nükleer silahlarla saldırma planı yaptığını yazarak dünya çapında tanınmıştır.

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı