ABD Irak'ta askeri-siyasi kontrolünü sonsuza dek devam ettirmek için plan mı yapıyor? Bu plan ABD yönetiminin, Irak'ta iktidardaki Şii koalisyonuyla ittifak yerine Baas Partisi, eski devlet başkanı Saddam Hüseyin yandaşları ve Şii yapının baskın olduğu mevcut rejime karşı direnişe girmiş diğer Sünni cemaatlerle mi ittifak kurmasını öngörüyor?

Bu soru, geçen hafta artarda etkileyici ayrıntılarını duyduğumuz ilginç bir hikâyeden kaynaklanıyor. Hikâye, Amerikalı yetkililerin birkaç ay önce İstanbul'da 'Irak direnişi siyasi konseyi' adı verilen Baas Partisi ve diğerlerinin kalıntılarının temsilcileriyle gizli toplantılar yapmalarıyla ilgili. Rivayete göre, bu görüşmelerde Irak'taki rejimin geleceği konuşulmuş.

Bu ilginç hikaye yayılır yayılmaz, Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari söylenenlerin Irak hükümeti üzerinde 'şok etkisi' yarattığını açıkladı. Bakan Washington'a 'itiraz'lar sunma tehdidinde bulunmasına rağmen, ABD İstanbul olayını yalanlamak istemedi. Fakat Washington, ABD yönetimi yetkililerinin 'Irak direnişi siyasi konseyi' temsilcileriyle, Şiilerle Sünniler arasında uzlaşı sağlamak için Irak'ın tüm siyasi gruplarıyla kurduğu bağlantılar çerçevesinde görüştüğüne dair bir gerekçeyle geldi.

Amerika'nın bu açıklamasına rağmen hikâyenin anlamı gizemini koruyor. ABD yönetimi Irak Başbakanı Nuri el Maliki'ye toplantıyı önceden bildirmedi? Niçin İstanbul toplantısı gibi önemli bir konunun tarihini marttan bu yana aylar boyu gizli tuttu ve haber niçin şimdi sızdırıldı?

Baskın görüş şöyle: ABD yönetimi Maliki ve lideri olduğu Şii koalisyonuna, Şiilerle ittifakını Sünniler ve Baas Partisi'yle alternatif bir ittifaka dönüştürmek için plan yaptığı mesajını vererek siyasi şantaja girişmek istiyor. Bu hikâyenin yayılması ve Washington'ın doğrulamasın sonrası Maliki korkmuş gibi görünüyor. Irak başbakanı resmi bir ziyaret yapıtğı Washington'da, Amerikan güçlerinin 2011'in ardından bilinmeyen bir tarihe kadar Irak topraklarında kalması için bir engel bulunmadığını açıkladı. ABD'nin İstanbul senaryosuyla tam olarak istediği de buydu. (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Beyan, 29 Temmuz 2009)


Kaynak: Radikal