Kainatın büyüsünün bozulduğunu söyleyerek, varlığa insan dışında bir müdahaleyi dışarıda bırakan anlayış nasıl bir merhaleye varmıştır? Tanımlanabilir, ölçüye indirgeneni hedefleyen ve her şeyi tanımladıkça tüketen modern bakışın, buna rağmen, mutluluğu hala uzakta görmesi hayli ilginç bir durum.

İnsanı aşkın boyutundan koparmak, onu süpermen konumuna getirmek taşıyamayacağı yükün altına sokmanın ötesinde iç huzuru yok etmek anlamına gelir. Makineye muadil bir konum, gözü yere çivilenmiş, hesap edilebilir nesneler arasına sıkışıklığı ifade eder.

Kendini küçük görenin gözünde varlık nesneye dönüşür.

Varlığın ruhu var oysa.

Varlık, parçadan bütüne konuşur; birliğin sarsıcı ifadesi ahenkle söze durur. Aşkın bir okuyuşa çağrıdır kainatın derin ezgisi.

Öyle derin, sessiz ve sarsıcı…

İnsan hayretten koptuğunda yetim kalır. Yaratık derekesine düşer.

Gökyüzüsüz kalmaktır hayretsiz yaşamak. Hayranlığını her sabah yolculuğa hazırlayan, içine yürürken sonsuzluğa doğru ırgalanır.

Haddini bildiğinde, eksenine döndüğünde insan, oluş sırrını nefes nefes yudumlarken hayreti idrakın yelkeni yapar. Ve insan tabiatla menfaat ilişkisinde sıkışıp kaldığında tek boyutlu bir kıskaca yakalanmış olur.

İnsana hizmet eden kainata “ boyun eğdireni” bulmadıkça ve mizacıyla O’nu her an hissetmedikçe boşlukta asılı kalınacaktır. Varlık ile insan arasındaki zengin ilişki ve paylaşım menfaat ötesi bir birlik ve kardeşlik söylemidir.

Kainat kendi içinde barışı ve adaleti simgeler konumda insanı kucaklar ve aynı yapıda beklenti içinde olduğunu ilham eder. İnsanın bu ahenkli barış ve adalet atlasına katacağı olgu merhamettir. Önce meramı anlama ve aynı yaratıcının zikrine durmanın sağladığı kardeşlik eliyle ilişkiyi kurmak ve işe koyulması gerekir.

Somut ve soyut bütün işlerde ortağı; ilham kaynağını karara dahil etmek ilahi bağışlara açık olmak ve bereket niyazı ile Mevla’ya yönelmek anlamına gelir. Hayat çünkü birlikte kuruluyor ve her şey aynı zamanda birer şahid.

Göklerin kapılarını arayan mimar, haddini bilerek, mekanı dinleyerek, talebine kulak vererek eskizlerine başlamalı. Dağların radyüsleri, vadinin genişliği onun elinden tutacak ve ilham verecektir. Mekanın onayı alınmadan inşa edilen ve güç gösterisine yönelinerek devreye alınan her şey ontolojik barışa somut bir müdahaledir.

Evin kıblesiyle toplumun kıblesi aynı yönü göstermiyorsa orada barıştan değil kargaşadan söz edilebilir ancak. Ağaçlar yapıların kaç kat olacağı hakkında fikir verir. Kuşların şehre gireceği sıcaklık için yapılar kadar, ilişkilerin mahiyeti de önem arz eder.

Metafiziğin fiziği dizayn ettiği yerde kardeşlik ilişkisi emek ve karşılığı ile oluşturduğu tutarlılığı mekan ile de paylaşma durumundadır.

Sivrilen, ölçüyü zorlayan ilişkilerin görseli gökdelenlere benzer. Sosyal alana ait toplumsal paylaşımların yozlaşması görsel olandan daha tehlikelidir. Okunma zorluğu veren soyut alana ait işleyişin çok katmanlı yapısını idealde tutmak için kültürün canlı geleneğe dönüşmesi koruyucu gölgelik olabilir.

Geleneğin iyiyi, güzeli hatırlatan tekrarını yıpranmaktan korumak elzemdir. Modern algı yeni anlayışları, yeni kavramları büyük iddia ile devreye alırken geleneğin küçümsenmesinin arkasında yıpratılan kavramların neye tekabül ettiğini düşünmek durumundayız.

Varlıktaki ahenk insandaki adalet duygusuyla korunabilir.

Varlığın ruhuyla insanın kuracağı ilişki, iç huzuru besleyen ve mutluluğu dış yatay etkenden kurtaran özellikler barındırır bünyesinde.