Dünya koşullarının insan üzerindeki etkisi göz ardı edilemez. İradesini güçlü ilkeler üzerinden oluşturamayan bünyeleri etkilemede koşulların işi çok daha kolay olur. Yapılması gereken dünyanın içinde bulunduğu konumu, ideal şartlara taşımakken yürürlükteki pratiğin oluşturduğu gerçeklik insan ve dolaylı olarak da toplum üzerinde etkileyici hale gelir.
Modern dünya bulanık mantığın güzergahında, her defasında daha yıkıcı ve insanı küçülterek değersiz hale getiren olayları imkanlı hale getiriyor.
Terör artık bir yaşam tarzına dönüştü.
Dünyaya hükmetme üzerine kendini konumlayan devletlerin bizzat uygulamaları, hukuku hiçe saymasıyla, mevzuat çaresiz kalırken, pratiğin etkisi ilham kaynağı haline geliyor. Devlet uygulamalarının hukuka tabi tutulmadığı yerde grup terörünün ortaya çıkması kaçınılmaz. Bölgede zuhur eden yapıları bu açıdan ele almak mümkün.
Diğer yandan, ortaya çıkan/çıkarılan terör örgütleri, söz konusu devletler açısından kullanışlı birer malzeme haline geliyor. Bölgesel düzenlemede, hukukun devreden çıkarılması gerektiği durumlarda, nokta anlatımlı tehditlerde grup terörüne ihtiyaç duyan devletlerin, kullanım biçimleri gittikçe muhteva açısından da zenginlik kazanmakta.
Kürt sorununu masadan kaldırıp dağa taşıyan iradenin bir örgüt aklıyla sınırlı olabileceği düşünülebilir mi? Suriye içinde oluşan dizayndaki Kürtçü yapılanmanın Türkiye’deki uzantıya ilham kaynağı ötesinde, lojistik desteğe dönüşmesi, ABD tarafından resmen desteklenmesi ve arazide silah ve strateji desteği verilmesi şaşırtıcı değil. Olayın ilginçliği, bizim toplumsal muhayyilemizin kısa vadeli hafızaya endeksli olmasından kaynaklanıyor.
Örgütün kuruluşu ve otuz yıla aşan serüveni içinde şartların olgunlaşmasını sağlamak adına yapılan çalışmalar ve Çekiç Gücün yakın teması ile toplumsal dokunun şifrelerinin çözülmesi, arkasından gelen misafir peşmerge göçünün bin yıllık öykünün oluşturduğu DNA üzerinden ayrışma çalışmasının veri tabanı mahiyetindeydi.
Türkiye açısından gelişen ve değişerek kimi zaman tolere edilmesi gereken zuhurat kabilinden olayların bölgesel düzenlemeye karşı seyredeceği aykırılıklara karşı içerde oluşacak şartların yönlendirilmesi de ihmal edilmedi.
Varlığını emek-sermaye çatışması üzerine kuran teorik ve pratik öncelikli çalışan sol yapıların, bir zamanlar en büyük düşmanı görülen ABD’nin geldiğimiz aşamada hami konumuna geçmesi hayli düşündürücü bir durumdur.
Sosyalist yönetimlerin dışındaki bütün yönetimleri faşizmle yaftalayan ve milliyetçilikleri evrensel proleter yürüyüşün karşısında suçlayan solun içinde bulunduğu durumun izahı gayri mümkün. Bir yanıyla Kemalizm’le ilişkisini çözememiş, diğer yandan halkın değerlerini hor görmüş ve ezeli düşmanı kapitalizmin tetikçisi konumuna gelmiş bir sol anlayış, geç kalmış ulusçuluğa destek veriyor.
Bu ülkeye has, alabildiğine faşizan, aydını ile tetikçisi arasında, karşı olma hamasetinin dışında beceri serdedemeyen bir yapı var önümüzde. Ve bu marjinal silahlı yapılar, kısa bir süre önce, yeni bir isim altında birleştiler.
Sol ile Kürt milliyetçiliğinin Batı sponsorluğunda alaşıma girmesi hayli enteresan olmuş. İnsan algısı açısından bu buluşmanın aslında ortak tarafları mevcut. Dönüşüme uğratılamayan insanın yok edilmesi, farklı hayat tarzlarına tahammülsüzlük ortak paydasından hareketle, terör dilinde rahat buluşma imkanı veriyor.
Gözden kaçmaması gereken etkenlerden biri de, insanı yok edenin, onu yaşatma imkanını elinden kaçırmasıdır. Yıkıcı gücün imhaya ayarlı yapısı, merhamet ve adalet diyarının çok uzağında varlık buluyor çünkü. Bu nedenle terör yaptığıyla kalacak ve hiçbir zaman yaptığının ötesine, insana varlık ve değer kazandıran iklime geçemeyecektir. Sürekli egemen güçlerin yıkıcı işçisi kalacaktır. Bütün insanlığın nefretini, bedduasını kazanma dışında sermayesi olmayacaktır.
Gelinen aşamada terör bir pazar ürününe dönüştü. Projesi, planı, pazarı ve uygulamacısı ile sektöre dönüşen ürüne, alıcı bulmanın yöntemleri de farklı bir reklamcılığı gerektiriyor.
İnsanın değerini koruyarak yaşayabileceği bir dünyadan gittikçe uzaklaşıyoruz
Değerle yaşanacak bir dünya imkanı, varlığın barış içinde sunduğu ilhamı topluma taşıma imkanından geçiyor.
Varlığın merkezi konumundaki yerinden yine insan eliyle indiriliyor insan. Bir başka deyişle ihyaya muhatap konumundan indirilerek imhaya tabi tutuluyor. İçinde bulunduğu şartların sarmalına teslim olan insanın bu aşamada, imha dışında yol bellemesi oldukça muhal gözüküyor.
Öte yandan ihya ikliminin yolcuları da içinde bulunan şartların önemli oranda etkisi altında. Bu etkinin azalması, şartların ilkeler doğrultusunda değiştirilmesi, bütün insanlığın kazanımına açılmış olacaktır.