Dinde zorlamak yoktur. Gerçekten hak batıldan iyice ayrılmıştır. (Bakara/256)

Hak ile batıl birbirinden ayrıldığında artık bir ortaklık söz konusu olamaz. Gece ile gündüzün birleşmesi, aynı yönde hareket edemeyeceği aşikardır. Hakka gönül verip ona bağlanan Hakikatin bilgisi ile tüm hayatını tanzim etmeye yönelir ve bu uğurda ortaya çıkacak bedellere de sabırla karşı kor ve direnir.

Haktan yana olmak açık beyanname ile hayatı nasıl yaşayacağını ifade etmek anlamına gelir. Çünkü Kur'an'a tabi olan, kendini genel çerçeve ve duruşla konumlamıştır. Ortaya konulmuş beyanla mümin, neleri yapacağını ve neleri yapmayacağını belirterek insanlığa güvence vermektedir.

Büyük bir haber alan insan, onu yakından uzağa, tüm insanlığa taşıma sorumluluğundadır. Bir de haber içinde uyarı, muştu taşıyor ve hiçbir ayrım gözetmeden bütün insanlığı kuşatıyorsa...

Mekanlar üstü, zamanla eskimeyen, dünyayı, geçmişi, geleceği; ölümü ve ahireti içine alan bir haber nasıl saklanabilir. Böylesi bir haberden daha büyük çağrı ve iddia olabilir mi?

Sosyal olaylar ne olursa olsun, dünya ne yöne giderse gitsin, imanın değeriyle ölçülebilecek bir karşılık olamaz.

İnsanın dünya üzerinde kazanacağı en büyük servet, Rabbi tasdik ederek O'nu Bir'lemektir. Tevhid, fikir ve duygu boyutuyla her an müminlerin bilincini hayra yönelten, adil olmayı öneren şuur durumudur.

İslam’la eşsiz bir kıymete ulaşan mümin, değeri kendine saklayarak bencil konumda bulunamaz. Güneşin doğduğunu haber verir gibi donanıp muştuyu, tüm evrene haykırma durumundadır. Tebliğci olma, peygamberler hırkasını giyme durumudur. İnsanı "hayat"a çağırma, ebedi kurtuluşun haberini verme, en hayırlı çaba olarak tebarüz eder.

Tebliğci /davetçi olma, peygamberlere yakın olma, onların zengin metodlarını ve sabırlarını kuşanmayı gerekli kılar.

Davet her dönemde ihmal edilmemesi gereken, her Müslüman için imkanı dahilinde gerçekleştirmesi gereken erdemli bir çabadır. Günümüzde ihmale uğramış, önemini siyasete kaptırmış olması değerinin azaldığı anlamına gelmez.

Tebliğcide olması gereken özellikler düşünüldüğünde, ilk örneğin Resulullah olduğu aşikar. Davetçi öncelikle sözü ve davranışıyla tutarlı, söylemine aşık olmalıdır. İnsanlara "güzel söz ve hikmetle" yaklaşmayı ilke edinmeli. Muhatabını eşit ilişkiyle kabullenmeli ve dostluk dilini kullanmalı.

Muhatabın tanınması tebliğde önemli yer tutar. Muhatabın özlemleri, korkuları, öncelikleri, bilgi durumu, hayata bakışı davetçi çinin önemli kriterlerdir. Kurulan ilişkide kullanılacak zaman da tebliğde önem taşır. Davetçi kendini geri çekerek, birlikte düşünme süreci paylaşır gibi doğal bir ortam oluşturabilmeli.

Modern dönemde pek çok iletişim aracı tebliğde kullanılabilir ancak, yüz yüze iletişimin sıcaklığı vücut dilinin beyanla bütünlüğü dinamik süreci öngörür.

Hakkı tavsiye eden bilir ki, tebliğ tekliften öteye geçmemeli, dayatmaya dönüşmemeli. İslam’ın özgürlükçü temel vasfı özenle korunmalı.

Yine bilinir ki, davetçi pek çok kere dirençle ve farklı karşı koyuşlarla karşılaşacaktır. Hakkı tavsiyenin de bedeli olacaktır. Sabırla, gelene razı olabilmeyi de en güzel tarzda karşılayabilmeli mümin.

İslam her mekanda ve bütün devirlerde ayrım yapmadan bütün insanları kucaklayan en büyük haberdir. Hakikat oluşunun temel özelliği her insana açık oluşu ve eskimez, vakti geçmez, önem azalmaz oluşundan da anlaşılır.

Davetçi tebliğiyle kendini zenginleştirir, direnç kazanır, coşkuyu içinde hisseder. Davetçi bir toplum iki yönlü bereketle zenginleşme imkanına kavuşur.

Tebliğ doğal ortamlarda, akrabadan başlayıp komşuyla açılıma durduğunda ivme kazanarak özgüvenle yolculuğunu sürdürür.

Davet insana ışıl ışıl bir sevinç bağışlar.

Cenneti hissettiren farklı bir sevinç...

Sözün ve halin mübarek bir amaç için seferber olması ne güzel bir yolculuktur.

Ve ne sarsıcı sahnedir, Abdullah bin Mesud'un eziyete uğrarken bile Rahman suresini okumaya devam etmesi.