Şu ana dek analistler ‘yeni Ortadoğu’ ifadesini, tek bir rejim -Saddam Hüseyin- düşürüldüğünde dile getirmişti. Şimdiyse Mübarek rejimi, Kaddafi rejimi ve Bin Ali rejimi yok. Muhtemelen Salih rejimi de gidecek ve onu Esad rejimi izleyecek. 100 milyondan fazla Arap’a hükmeden rejimler gitti; bugün Ortadoğu haritası delik deşik olmuş durumda ve bu delikleri kimin nasıl dolduracağı bekleniyor. Rüzgâr hâlâ bölgedeki kumları yerinden oynatıyor. Dünün müttefiki Türkiye ve İran, bugün en kötü ilişkilerini yaşıyor. Suriye, Libya, Hamas ve Katar toplantılarıyla yatışmayan bir cepheydi. Mısır ve Suudi Arabistan ise ilk posta adresiydi. Mübarek’in Mısır’ı olmadan ne zirve olurdu, ne müzakereler ne de koalisyonlar...
Bölgede sakinleşmek bilmeyen hareket dalgasının, kaçmanın kolay olmadığı mıknatıslar gibi bir çekim gücü var. Yeni bir sürecin başlarındayız. Dış koalisyonlar, bölgesel kamplaşmalar, diplomatik ve askeri çatışmalar, Ortadoğu’nun en belirgin ipuçlarındandı.

Kahire’nin yeni yüzü
Yeni Ortadoğu’nun yeni eğilimlerini bilmek için henüz erken, ancak bazı ses bombaları mevcut kartları karıştırdı. Dört yıl boyunca Kahire politikalarını yönetecek olan Müslüman Kardeşler İran rejiminin klasik müttefiki, Batı’nın azılı düşmanı ve İsrail’le barışın karşıtı konumunda. Fakat Müslüman Kardeşler ve Selefilerden, İsrail’le barış anlaşmasına bağlı kalacaklarını ve Batı’yla özel ilişkilere hazır olduklarını gösteren birçok açıklama geldi. Peki yeni Kahire bu üç cepheyle, yani İran, Batı ve İsrail’le nasıl bir ilişki kuracak? Geriye sağı solu belli olmayan İran kaldı. İran’la gelecekteki muhtemel krizler ve belki de savaş, İsrail’le çekişmelerin sürmesi ve Irak’ta patlak veren şartlar bu tutumların iç yüzünü ortaya koyacak. Türkiye’nin önündeyse farklı dengeler inşa etmek için yeni kapılar mevcut. Özellikle Türkiye, Suriye ve Irak sınırları gibi iki önemli temas hattı üzerinde bulunuyor. Bu durum, eski politikalarını gözden geçirmesini gerektirecek. (Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, 4 Ocak 2012)

Kaynak: Radikal