Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Emir Suud Faysal’ın dün yaptığı açıklamalar dikkat çekiciydi. Bakan, verdiği demeçte, İran dışişlerine müzakere için bir çağrıda bulundu. Bu durum, Suudi Arabistan’ın İran’a yönelik politikasında bazı değişim ve dönüşümlerin olabileceğine dair işaretleri barındırdığının bir göstergesi olarak yorumlandı. Ayrıca, ABD savunma bakanının körfezin altı savunma bakanıyla bir görüşme gerçekleştirmek üzere Riyad’a geldiği de verilen bilgiler arasındaydı.

Emir Faysal, kendisine sorulan bir soruya verdiği cevapla ilgili olarak, sadece soruyu cevaplama amacı taşıdığını ve bunun yeni bir davet olmadığı ısrarını sürdürse de açıklamada bazı ayrıntılar dikkati çekiyor: 

Routers: Emir Suud Faysal! Önümüzdeki dönemlerde bölgesel sorunlar hakkında görüşmek üzere İran Dışişlerini veya diğer İranlı yetkilileri Suudi Arabistan’a davet etmek gibi bir planınız var mı?

Emir Suud Faysal: İki ülke arasındaki müzakereleri yeniden canlandırmak için İran başkanı ve dışişleri aracılığıyla İranlı yetkililerin bir isteği daha önce de olmuştu. Bunun üzerine biz de İran dışişlerini ülkemizi ziyaret etmesi için davet ettik. Ancak şu ana kadar herhangi bir ziyaret gerçekleşmedi. Fakat bizim, bu ziyaretten memnun olacağımızı ifade etmek isterim. İran bizim komşumuz ve ilişkilerimiz var. Eğer varsa aramızdaki ihtilafları çözmek ve iki ülkenin çıkarlarını korumak için bir araya gelebiliriz. Umudumuz, bölgenin olabildiğince güvenli ve sağlam bir yapıya kavuşması için İran’ın da çabalara katkıda bulunması ve bölgede istikrarı bozabilecek sorunların bir parçası olmaması.

Suud dışişleri bakanının sözleri açık ve net. Emir Faysal, diplomasi konusunda çok titiz biri ve noktayı koyacağı yeri çok iyi biliyor. Ancak, İfadelerinin yalnızca sorulan soruyu cevaplamak mı olduğunu yoksa bunun Suudi Arabistan’ın yeni siyaseti olup olmadığını bilemiyoruz.

Tarad el Ömeri’nin “El Hayat”taki çarpıcı yazısında, Suud- İran ittifakına dair bir çağrı bulunuyor. Peki biz şu an gerçekten komşu İran’ı anlamaya ihtiyaç duyuyor muyuz? İfade edilen sözlerden yola çıkarak uluslararası ilişkiler hakkında hüküm vermek kolay değil. Aynı şekilde Suudi Arabistan ile İran arasındaki ilişkilerin ne kadar kötü olduğunu kanıtlamamıza da gerek yok. İki ülkenin son 30 yılın en kötü ilişki durumunda olduğu zaten net. Her iki ülke Lübnan’da, Bahreyn’de, Sudan’da, Yemende, Irak’ta ve Suriye’de dolaylı yoldan birbirleriyle çatışıyorlar.

Bana göre İran, ilişkilerin düzelmesi için henüz hazır değil. Atılacak adımların şu an hiçbir güvenilirliğinin de olmadığına eminim. Sorunun bir kısmı İran’ın kendi iç krizlerini çözmedeki başarısızlığından kaynaklanıyor. Başarısızlık, İranlı yetkililerin çelişkili açıklamalarında açık bir şekilde görülüyor. Diğer bir kısmı ve belki de en tehlikelisi, İranlı komutanların meydan savaşını kazandıklarına dair inançları. Bunda ABD’nin meydan savaşından çekilmesinin, İran’a yaptığı ekonomik ambargoda geri adım atmasının ve nükleer çalışmalar konusunda görüşmeler için yeşil ışık yakmasının da büyük payı var.  

Şu bir gerçek ki, görüşme odasında Suud tarafı zayıf taraf olacak. Bununla birlikte Suudi Arabistan’ın müzakereye başlaması İran içindeki şahinlerin pozisyonunun da güçlendirecek ve bu durum, bölgede İranlı vekillere mücadele eden birçok Arap yetkiliye yanlış bir mesaj verecek. Daha da kötüsü, İranlı şahinlerle kurulacak her hangi bir ilişki, Beyaz Saray’a da İran ile işbirliği içine girmek zorunda olduğunu hissettirecek.

Riyad’ın İran politikasında değişikliğe gitmesini sadece Haşimi Fafsancani’nin -ki Suudluların gerçekten saygı duyduğu biri- daveti üzerine değiştirdiğini düşünmek zorlama olacaktır. Veya İranlı liderlerin, yolun yarısını Suudi Arabistan’la gitmek istediklerine dair gönderdikleri olumlu mesajların bu değişimi etkilediğini düşünmek ilginç olur. Çünkü İran tavrını yumuşatmadığı ve savaş kurallarını değiştirmediği müddetçe, Suudi Arabistan’ın kendisiyle kuracağı ilişki, durumu daha da kötüye götürmekten başka bir şey yapmayacaktır.

 

Kaynak: Şarku’l Avsat

Dünya Bülteni için çeviren: Tuba Yıldız