Türkiye , Suriye’nin en büyük komşusu; Suriye içinde ve özellikle de kuzey bölgelerinde hafife alınmayacak bir nüfuzu mevcut. Türklerin gerek kendi çıkarlarını gerekse Suriye rejim güçlerince birkaç kez ihlal edilen egemenliklerini savunmak için müdahale etmek yönünde meşru bir hakkı var. Rejim ister düşsün ister kalsın, Suriye’de yaşananların Türkiye ’nin güvenliğini de tehdit ettiğini unutmamak gerek.
Türkiye , Kürt ayrılıkçıların yeniden kendisine karşı durmasından endişe ediyor. Türkiye ayrıca, Suriye’de rejimin devrilmesi sonucunda ortaya çıkacak boşluğu doldurabilecek terörist gruplardan da endişeli. Öte yandan Suriye rejiminin düşmekten kurtulmasından ve intikam amacıyla kendisine karşı komplo kurmasından da korkuyor.

Askeri imkânı büyük
Suriye savunma güçleri cuma günü Türk askeri uçağını düşürdüğünde, Türkiye ’nin bu hamle karşısında askeri yanıt vermesi bekleniyordu. Özellikle de Türkiye , Suriye rejimini, Suriye ordusunun Türk sınırında yaptığı saldırıların çoğalmasına sessiz kalmayacağı uyarısı yaptığı bir zamanda...
Ancak Türkiye , birçoklarını hayal kırıklığına uğrattı. Daha önce de Suriye halkını, boğazlanırken tek başına bırakmayacağı yönünde sözlü taahhütlerde bulunduğunda hayal kırıklığına uğratmıştı.
Türkiye , askeri imkânlara sahip, büyük bir komşu. Bu durum, kendisine askeri mücadeleyi kazanma imkânı veriyor. Ayrıca Türkiye ’nin askeri müdahalesi, onlarca savunmasız sivilin ölmediği tek bir günün dahi geçmediği suçlu bir rejimden kurtarıcı ülke olarak Suriye halkının çoğunluğu tarafından olumlu karşılanacaktır.
Peki Türkiye ’yi Alman Nazi işgalinden Fransa ’yı kurtaran ABD gibi olmaktan veya Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’in işgal güçlerini Kuveyt’ten çıkaran Suudi Arabistan ve ABD ’nin yaptığını yapmaktan alıkoyan nedir? Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan , eski ABD başkanı Bill Clinton’ın Bosna Hersek ve Kosova’yı kurtarmak için oynadığı rolü oynayabilir. Türkiye , Suriye’deki katliamları durdurmak ve Beşşar Esad rejimini frenlemek için müdahale etmeye eğilimli olduğu mesajını veriyor, ancak aynı zamanda korkmuş görünüyor.
Peki Esad rejimimi alt etmesini sağlayacak askeri güç ve imkânlara sahip olduğu halde bu korkunun sebebi nedir? Özellikle de Esad’ın güçleri bitkin düşmüşken ve Suriye halkı tarafından sevilmezken... Eski Kıbrıs Başbakanı, kendisine silahlanma projesiyle ilgili yöneltilen bir soruya, “Silahlanmanın faydası yok. Zira Türkiye , birkaç saat içinde galip gelecek korkunç bir askeri güce sahip” demişti.

Müdahaleye adım adım
Kanımca Türkiye ’nin böyle bir tutum sergilemesindeki sebep şu: Son savaşına 1974’te Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne karşı tek başına giren ve hızlı bir zafer elde eden Türkler, uluslararası bayrak altında olmadıkça, savaşlarda taraf olmak istemiyor. Bu da Rus ve Çin vetosu sebebiyle pek mümkün görünmüyor. Ya da Türkiye , NATO güçlerinin yanında bir taraf olmak istiyor. Yani bir tür Libya senaryosu... Ancak NATO da Esad’a karşı bir savaşa girme eğilimi göstermeyen bir diğer güç. Türkler, uluslararası kampanyanın bir parçası olmayı tercih ediyor. Zira Türkiye , NATO ’nun önemli bir üyesi. Asker sayısı itibariyle, ABD ’den sonra ikinci büyük ülke. Ordusu yaklaşık 750 bin askere sahip.
Peki Suriye rejiminin kendilerine yaptığına ve bölgede kamuoyu önünde sıkıntıya sokmasına rağmen Türklerde neden bu rejimle ilgili bir savaş eğilimi yok?
Belki de Türkler, şu iki gelişmeden birinin vuku bulmasını umuyor: Devrimin sürmesi sebebiyle Esad rejiminin çökmesi ya da uluslararası toplumun Esad rejiminin suçlarından dolayı harekete geçmesi ve rejime karşı bir anlaşmaya varılması. İşte o zaman Türkiye başı çekecek ve uluslararası bayrak altında Şam’a girecektir.
İkinci ihtimal, Suriye rejiminin yanında yer alan Rus tutumundan ötürü uzak. Türkiye ’nin içerideki endişesi biliyor. O da Suriye’de savaşının Kürtler ve Ermeniler gibi ayrılıkçı ve muhalif gruplarla cepheler açması veya İran ’ın kendisine karşı bir cephe açması. Fakat bunlar da zayıf gerekçeler. Çünkü Türkiye , askeri ve ekonomik olarak İran ’dan daha güçlü bir ülke ve NATO ’dan destek alacaktır.
Suriye rejimi, Esad ne kadar dirense de sallanıyor. Kanımca rejimin aşağılamaları karşısında sessiz kalan, tereddütte olan ve kendisini aslan sananlarını hayal kırıklığına uğratan Türkiye , çıkarlarını korumak için müdahalede bulunmak zorunda kalacağı bir döneme girecek. Fark şu: Türkiye şimdi müdahale ederse, rejimden işlediği suçlar sebebiyle nefret eden Araplardan ve diğer toplumlardan halkçı ve manevi destek elde edecektir. (Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, 24 Haziran 2012)

Kaynak: Radikal