Libya’nın Ulusal Geçici Konsey (UGK) Başkanı Mustafa Abdülcelil kaos sebebiyle ülkesinde iç savaş uyarısı yaptığında, bu uyarıları kesinlikle ciddiye almak gerekir. Zira Abdülcelil, yönetimin en üst mevkiinde yer alarak yaşanan olayları en yakından takip ediyor.
NATO ve UGK çatısı altındaki milislerin Kaddafi rejimini devirmekte, Trablus ve diğer kentleri geri almakta başarılı olmasından sonra birçok haber, Libya sahasındaki ayrıntıları doğru resmedemiyor. Zira başkent Trablus ve protestoların ilk kıvılcımına sahne olan Bingazi’ye yoğunlaşan dünya televizyonları, NATO operasyonlarının bitmesinin ardından ülkeden ayrıldı, yaşanan gelişmelere önem vermedi ve diktatör rejimin devrilmesinden sonra dönemin yan belirtilerini gözlemlemedi.
Milislerin gölgesinde...
Trablus’ta Misrata Tugayları ile Trablus Askeri Konseyi’ne bağlı unsurlar arasında patlak veren silahlı çatışmalar, başkentin ve diğer bazı kentlerin temel yapısında var olan milis güçlerinin kaos haline yeniden ışık tutuyor.
Libya’da dört temel milis gücü mevcut. Bunlar, Trablus’taki havalimanını ve bazı semtleri kontrolünde tutan Zintan Tugayları. Bunu, Abdülhakim Belhac liderliğindeki Askeri Konsey Tugayları, Misrata Tugayları ve ulusal ordu güçleri takip ediyor.
Trablus halkı, bu milislerin varlığından ve araçları kontrol etmek için kurdukları güvenlik noktalarından dolayı oldukça daraldı. Kaosa yönelik öfkelerini ifade etmek için birkaç kez gösteri yaptılar, ancak UGK’nın ve yeni Başbakan Abdurrahim El Kiib’in silahların alınması ve milis güçlerinin orduya alınması vaatleri şu ana dek hayata geçirilmedi. Merkezi yönetimin zayıflığı ve milislerin silahlarından ödün verme eğilimi göstermemesi sebebiyle yakın gelecekte hayata geçirileceğine dair hiçbir gösterge bulunmuyor.
Birçok kimse, eski rejime bağlı bazı unsurların güvenliği ve istikrarı tehdit etmek için harekete geçmesi halinde durumun daha da kötüleşeceği kehanetinde bulunuyor. Bu bağlamda bazı göstergeler de yok değil. En belirginleri, önceki rejime ait Cemahiriye televizyon kanalının Nil Sat uydusunda aynı frekans üzerinden yeniden yayına başlaması. Bu yayın Zintan Tugayları komutanı Abdullah Nakir’i o kadar korkuttu ki, Mısır hükümetini sınırı kapatmakla ve intikam eylemlerinde bulunmakla tehdit etti.
Ulusal uzlaşının yokluğunda ve ‘öteki’nin düşüncesini uzaklaştırma girişiminin gölgesinde önceki rejim kalıntılarının, saflarını birleştirmeye çalışması uzak ihtimal değil. Özellikle de içlerinden büyük bölümü, Mukareha ve Verfele gibi büyük kabilelere mensupken... Dünün devrimcileri silahlı kaosa ve çatışmalarda yeniden ve daha kanlı biçimde Libya’nın siyaset sahnesine dönmek için uygun bir iklim bulabilirler. Tıpkı Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinden aylar sonra Irak’ta yaşandığı gibi…
Abdülcelil boş konuşmuyor
Yeni Libya’da şartlar hâlâ istikrar bulamadı ve ülke, gücünü herkese dayatacak karizmatik bir kişilikten beslenen güçlü bir lidere muhtaç.
Abdülcelil ise bu zor dönemde ülke yönetimi için uygun değil. Zira Abdülcelil, iyilik ve dürüstlük gibi iki üstün özellikten besleniyor, ancak zulüm, yolsuzluk ve baskı yıllarından sonra yaşam şartlarının iyileşmesi için yeni döneme büyük umutlar bağlayan vatandaşların çoğunun arzuladığı gibi devletin gücünün gösterilmesine saygı duyulması, kurumlarının yerleşmesi ve sınırlarına güvenliğin sağlanması için, bu özellikler yeterli değil.
Beklenilmesi ve önyargılarda bulunulmaması gerektiği konusuysa su götürmez bir gerçek. Özellikle de yeni dönemin zaferinin ömrü birkaç ayla sınırlıyken... Fakat mevcut öncüller, geleceğe dair sonuçlarla ilgili bir çerçeve çiziyor. Bu nedenle biz de dahil birçoklarının, Libya’nın kaosa, milisler arasında veya yeni rejimin destekçisi ve muhalifi kabileler arasında bir iç savaşa girmesinden korkarak, ellerini kalplerinin üzerine götürmesi normal karşılanmalı. Abdülcelil bu bağlamda uyarılarını yaparken de boşuna konuşmuyor zaten. (Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, Başyazı, 4 Ocak 2012)
Kaynak: Radikal