Fransız mutfağı meşhurdur. Yemekleri, tatlıları, hamur işleri, bütün bir Avrupa kültürünü etkilemiştir. Batı dillerinde birçok yemeğin adı Fransızcadır. İngilizler "afiyet olsun"u Fransızca söyler: Bon apetit!

Bugünlerde Fransa, yemekleriyle değil Sarozy'nin atraksiyonlarıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Önce Ermeni soykırımını inkarı suç sayan yasa konuşuldu. Parlamento'dan tuhaf bir şekilde geçti. Ama Anayasa Mahkemesine takıldı. Sarkozy için galiba bir hayal kırıklığı oldu. Arkasından, bir okulda birkaç Yahudi öğrenci öldürüldü. Önce Norveç'teki gibi, bir aşırı sağcı "kurtarıcı"nın işi olduğu haberleri yayıldı. Sonra ne olduysa oldu, iş "Arap terörist" modeline döndü. Cezayir kökenli bir genç, terör işine bulaştığı gerekçesiyle bir evde kıstırıldı ve canlı olarak yakalanamadı.

93 kişinin öldüğü Norveç katliamını hatırlayalım. İlk anlarda sanırım New York Times, hemen saldırganla Afganistan arasında bağlantı kurmuştu. İslamcı terörist modeli ! Fakat resmi makamlar daha soğukkanlı davranarak araştırmaların sonucunu beklemişti. Sonuçta karşımıza bir yeni zaman şovalyesi, bir haçlı hayalcisi çıkmıştı. Safkan Avrupa kültürü tehlikedeydi. Birileri bir şey yapmalıydı. O da bir kurtarıcı olarak "örnek" bir eylem yapmıştı.

Fransa'da ise faili inceleme fırsatı olmadı. Güvenlik güçleri tarafından etkisiz hale getirildi. Artık olayın seyrini etkileyemez. Gerçeğin ortaya çıkması için başka kanıtlara ihtiyaç var. Tabi bir de zamana. Ne var ki o güne kadar önümüzdeki seçimler çoktan atlatılmış olacak. Şimdi Fransız güvenlik güçleri Cezayirli ve Müslüman avına çıkmış durumda. Gerginliğe paralel olarak Sarkozy'nin oylarının yükselme eğilimi gösterdiği söyleniyor. Belki bu noktada daha önce Sarkozy'nin rakibi olan ve kazanma ihtimali bulunan IMF başkanı Dominique Strauss – Kahn'ın başına gelenleri hatırlamak lazım. Ne olmuşsa olmuş, adam yarış dışı kalmıştı. Sarkozy ondan kurtulmakla beraber,  işi garantileyemedi. Oy oranı azalmaya devam etti.

Avrupa'da işler iyi gitmiyor. Fransa da durumu parlak olmayan ülkelerden. Pasta küçülünce birilerini dışlama duyguları güçlenir. Şimdi Avrupa'da azınlıklar göze batıyor. Azınlık karşıtlığı pirim yapıyor. Fransa'da azınlıklara karşı duyarlı olmak için artık ille de Le Pen olmak gerekmiyor. Fransa siyasi kültürü oldum olası sıcakkanlıdır. Sarkozy de "kurtarıcı şovalye" kontenjanına talip olduğunu her fırsatta gösteriyor.

Şimdi Cezayirli teröriste gelelim. Bu olay elbette Sarkozy'ye arayıp da bulamayacağı bir ortam sağladı. Demokratik olmayan önlemlerin haklı olabileceği izlenimini verdi. Önce güvenlik! Ve haberlere göre Sarkozy'nin oyları artıyor. Demek ki bu operasyonların seçimlere kadar devam etmesi gerekiyor. Sarkozy tam bir oportunizme kapılıp durumun yaşanan başka olaylarla "benzerliğini" irdelemekten çekinmiyor. Fransa'da yaşananı,  11 Eylül şokuna benzetiyor.

Gerçekten bu olayın 11 Eylül'le benzerlikleri bulunabilir. Bu da başından sonuna bir operasyon olabilir. Nitekim "Cezayirli katilin" Fransız gizli servisiyle veya polisiyle bağlantısı bulunmuş. Afganistan, Pakistan, Ürdün, hatta İsrail'e gitmiş. İsrailli yetkililerin onu tanıdığı sanılıyor. Bu ipuçlarını bir gazetedeki haber ve köşe yazılarından çıkarabiliyorsunuz. Fakat Türkiye'nin hali, aynı gazetede bir Arap köşe yazarı, El Kaide'den, "marjinalleşmiş, baskı görmüş gençlerin rahatlıkla "terörist" olabildiğinden" dem vurabiliyor. Dünyanın her yerinde var olduğu söylenen farklı "İslami" terör gruplarının analizini yapıyor. AQAM, TTP, Boko Haram, vesaire. FBI raporuna benzeyen yazısının sonuna "alıntı" olduğu sanılmasın diye bir de not eklenmiş; Bu yazı (...) gazetesi için kaleme alınmıştır.

Şimdi gazetelerin iç çelişkilerini bir kenara bırakıp Fransa'ya dönelim. Fransız mutfağında neler oluyor, bilmiyoruz. Fakat bugünlerde söz konusu mutfaktan pek de iyi kokular gelmiyor.