Afrika kökenli Obama'yı 'değişim' için başkan seçen Amerikalılar tarih yazdı. Biz Araplarsa tarihin dışında durmaya devam ediyoruz; çeyrek yüzyıldır aynı liderlerle, olduğumuz noktada sayıyoruz

Sevinç Amerikalıların, üzüntüyse biz Arapların... Zira Amerikalılar bir umuda ve değişim yönündeki hayallerinin mümkün olduğuna dair güvene sahip. Başkan bir put değil, saygı gösterilen bir sembol. Her şeyden önce yanlış ve doğru şeyler yapan, alan ve veren bir insan. İnsanların oylarıyla iktidara gelen bir tercih. Yazılmış veya dayatılmış bir kader değil; çünkü şu anı değiştirebileceklerinden ve geleceği oluşturabileceklerinden eminler. Fakat içlerinden birileri bizi önemsiyorsa, kendilerinin tarih yazdığını bizlerinse tarihin dışında durduğunu anlar.
Karşılaştırma yapacak bir durumun olmadığının farkındayım. Ancak sizleri cesaretinizi toplamaya, biraz sabretmeye, ardından Mısır'daki Vatan Partisi'nin henüz hafızalarımızdan gitmeyen görüntülerini, Amerika'da seçim sonuçlarının ilan edilmesinin ardından yaşanan tabloyla karşılaştırmaya davet ediyorum.
Barack Obama ve John McCain öteki hakkında, Amerikan hayali ve Amerikan halkının güveni hakkında ne dedi? Özellikle de Obama'nın seçim bölgesi Chicago'da hazır bulunanların yüzlerini incelemeyi, umut ışıkları yayan veya sevinç gözyaşları akan gözlerine bakmayı unutmayın. Sonra Vatan Partisi'nin toplantılarındaki umutsuzluk tablosunu hatırlamaya çalışın. İlk saflarda, 25 yıldır Mısır'ın siyaset vitrinlerinde gördüğümüz ve alıştığımız yüzleri bulursunuz. Aralarında bir çeyrek yüzyıl daha devam etmek isteyenler var. Ayrıca geniş salonda katılımcılar değil, yardakçılar, alkış tutanlar ve slogan atanlar görürsünüz.
Obama 10 yıl önce 'Umudun Cesareti' adlı kitabını yayımladığında, 'meçhulden gelen' genç Afrika kökenli siyahi bir Amerikalı olarak kendi rüyasını ifade ediyordu. Obama, geniş Amerikan atmosferinde uzaklara uçmak için kendi renginin ve köklerinin hapsinden kurtulmak istiyordu. 'Değişim istiyoruz' sloganını seçerker umudun cesaretini ortaya koydu. Gerek Amerikalıların Irak ve Afganistan savaşlarında uğradığı yenilgiler ve hayalkırıklığı sebebiyle, gerekse de ülkeyi vuran, insanları aptallaştıran ve Amerikan ekonomisinin saygınlığını yıkan ekonomik deprem sebebiyle, şartlar bu sloganın atılması için uygundu.
Obama ve McCain kampanyalarına 21 ay boyunca önem verdiler. İkisi de kampanya sırasında topluma hitap ediyor, Amerika'nın bir ucundan diğerine yandaş kazanmaya çalışıyordu. İkisinin de 800 binle 1 milyon arasında gönüllü kampanya çalışanı vardı. Yarış açıktı, yönetim de bu süre zarfında tamamen tarafsızdı. İnsan bu arka planı zihninde canlandırdığında, ülkelerimizdeki başkanlık seçimlerinde yarışan adaylara neler yapıldığını, cesaretleri yüzünden cezalandırılmak için nasıl baskı gördüklerini ve nasıl hapsedildiklerini düşünmekten kendisini alıkoyamıyor. Başkalarına seçime katılma izni verildiğindeyse, estetik ve 'demokrasi filmi'nin başarısı için kullanılıyorlar.
Geriye şu iki cümle kaldı: İlki, ben ABD'deki demokrasi sahnesiyle Amerikan siyasi küstahlığı arasında ayrım yapıyorum. İkincisiyse, onların köklü demokrasileriyle ülkelerimizdeki yozlaşmış sistemi karşılaştırırken uğradığım hayal kırıklığına rağmen, bizler tamamen ümitsizliğe düşmek istemiyoruz. Çünkü Amerika'da Obama'nın seçilmesine yol açan bazı şartların bizde de benzerleri var.
Zira Mısır halkı ABD'deki siyahlar gibi ülkede baskı gören bir tür azınlık.

 

Kaynak: Radikal