Barack Obama çok büyük sıkıntılar yaşıyor. Senato'da ağırlık Cumhuriyetçi muhalefete geçecek gibi görünüyor.
Eğer Başkan Temsilciler Meclisi'nde ucu ucuna sağladığı çoğunluğu koruyabilirse mutlu olacak.
Kuşkusuz Bill Clinton'ın da böyle bir soğuk duşa maruz kaldığı hatırlanacaktır. Ancak Clinton şanslıydı, özellikle dar kafalı hatta biraz intikamcı bir muhafazakar bir çoğunlukla uğraşmıştı, tıpkı daha önce François Mitterrand'ın da Fransa'da sağcı hükümetin işbaşında olduğunda cumhurbaşkanlığı yapması gibi.
O halde konuşma yeteneği ve hatta siyasi yetenekleri vasatın çok üstünde olan bu genç başkanı şimdiden gömmek erken olacaktır. Beyaz Saray'da yolunda gitmeyecek olanları inceleyeceğimiz zaman Aristo'nun hep işe yarayan ayrımını, "bizim iktidarımızda olan olaylar" ve "açıkça müdahalede bulunamayacaklarımız" (ta ouk eph'emin) arasındaki ayrımı yapmamız gerekecektir. Açıktır ki, 2008'de başlayan geniş kitleleri etkileyen bir ekonomik ve toplumsal krizle karşı karşıya gelen bir başkan, kendinden yana sonuçlar veren istatistikler yardımıyla, sürekli olarak popülerliğini artıramaz. Ayrıca krizin başlaması sırasında halkın öfkesinin banka yöneticilerine ve Cumhuriyetçi Parti'nin Ronald Reagan'ın başkan seçilmesinden beri destek çıktığı finans sektörünün ayrıcalıklılarına yöneldiğini de kaydedelim. İki yıl sonra belki henüz öfke sona ermiş değil, ancak sorumluların arayışı daha dengeli olmaya başlıyor. Yeri gelmişken bazı eleştirmenler tarafından dikkatli bir şekilde bastırılan ırksal sorunun da saklı olduğunu belirtebiliriz.
Tüm bunlar başkan tarafından yapılan hataların da olduğu anlamına gelmektedir. Aslında Barack Obama'nın hataları çoğunlukla doğrudan kendinden kaynaklanan hatalar değil. George Bush ve General Petraeus'un Irak'ta son zamanlarda elde ettiği olağanüstü başarıları kavrayamayan Obama, Bağdat'tan erken bir geri çekiliş için yeşil ışık yakarak, Irak Şiiliğinin en sert fraksiyonlarını manipüle eden, İran'ın en aşırı güçlerine alanı açmış oldu.
Pasifist ve izolasyoncu perspektifin aynı hatası şimdi de Afganistan'da yinelenmektedir. Obama, Amerikan birliklerinin geri çekilişi için son tarihi belirleyerek, artık valizlerini hazırlamaya başlayan müttefikler ile Afganistan'da Afgan Taliban'ının ve Pakistan askerinin kaçınılmaz zaferine hazırlanan bölgesel siyasi aktörlerde genel bir panik başlattı.
Ancak en büyük zorluk ekonomik cephede hissedilmektedir. Bir nevi Keynezyencilik nostaljisi içinde -ki bu anlayış hiçbir küresel buhranın görülmediği bir zamanda Keynes'i de yadsımaktadır- olan Obama'nın destekçisi birçok iktisatçı ona, ekonomiyi istikrara kavuşturmak için mümkün olan en uzun süre borcu ve bütçe açığını sürdürmek gerektiğini anlattılar. Bu teşhisin hatası bugün artık ortaya çıkıyor: şirketler genişlemeleri için gerekli olan banka kredilerini hâlâ alamıyorlar ve artan oranda öz kaynaklarla finansmana yönelerek, masrafları, özellikle de ücretlere ayrılan kaynakları azaltarak tepki vermekteler. ABD'de makroekonomik dengelerin yerine oturmasını, bankaların güvenini, şirketlerin yatırım yapmasını ve tüketicilerin rahatlamasını sağlayacak olan, sıkıntılı borç ödeme sürecinin başlamasını mümkün kılacak bir manevra özgürlüğüne dönüşten geçiyor. Obama ise tam aksine ekonomik olarak aşılmış bir mantık izliyor. Bu nedenle, ders acı olacak, içilecek ilaç ise daha da acı olacak.
ABD için yeni vergiler, yeni harcama kısıtlamaları ve muhtemelen Afganistan'daki askeri varlığın uzatılması gerekecek. Eğer Barack Obama'nın gerçeklik ideolojisinden sakınmayı tercih ederse, mucizevî bir şekilde başlamış olsa da tüm başkanlık dönemi zarar görecek. Alexandre Adler, Le Figaro, 28 Ağustos 2010
Kaynak: Zaman