Bu noktaya daha önce de gelinmişti ve bütün bu telaşın sebebi malum: 1915'teki Ermeni katliamları ve bunlara soykırım denmeli mi denmemeli mi tartışması. Bu kez mesele, Fransa Senatosu'nun Fransız devletinin resmen tanıdığı soykırımı inkâr etmeyi suç haline getiren bir tasarıyı oylamak üzere olması. Tasarı yasalaşırsa, Fransız devletinin tarih yorumuna açıkça karşı çıkan herkes bir yıla kadar hapis veya 45 bin avro para cezasıyla yüz yüze kalacak.
Türk hükümeti böylesine abes bir kararı engellemeye çalışmakta tümüyle haklı. Bunun iki sebebi var: Birincisi, geçmişte neler olduğunu belirlemek kesinlikle siyasetçilerin değil, tarihçilerin görevi. Parlamenterler tarih tartışmalarının dışında kalmalı.
İkinci sebep, yeni yasanın tam da Fransa'nın sürekli bağlı olduğunu iddia ettiği ifade özgürlüğünü ihlal ediyor olması. Fransa meclisindeki bu vekiller, "Fikirlerinize katılmıyor olabilirim, fakat onları ifade etmenizi hayatım pahasına savunurum" sözüyle ünlü Fransız filozof Voltaire'in torunları mı? Yoksa seçimde oy toplama hesabıyla sahip olduklarını iddia ettikleri ilkeleri feda etmeye niyetli omurgasız oportünistler mi? Türkiye, Türk devletinin resmî tarih versiyonuna karşı çıkanları cezalandıran bir yasa çıkarsa, aynı insanların nasıl öfkeyle feryadı basacağını tahayyül edebiliyor musunuz?
Öte yandan Türkiye de yanlış yolda. Bu tür rahatsız edici durumlardan göz korkutarak ve şantaj yaparak sıyrılmaya devam edebileceğini sanarak hata yapıyor. 1915'in yüzüncü yılına yaklaşılırken, Türkiye'nin üzerindeki baskının azalacağını düşünmek yanılsamadan ibaret. Türkiye beğense de beğenmese de, dünyanın dört bir tarafında Türkiye'nin tarihinin karanlık sayfalarıyla yüzleşme vaktinin geldiğini, böyle bir yüzleşmenin hem Türkiye'nin hayrına olduğunu ve komşu Ermenistan ile iyi ilişkilerin böyle kurulacağını düşünen çok sayıda insan var; buna Türkiye'nin birçok dostu da dahil.
Hiçbir ülke kendi tarihine dair bir yabancının yorumunu kabul etmek zorunda kalmayı istemez. İşte bu yüzden Ermeni diasporasından gelen bütün bu soykırımı tanıma girişimleri Türkler arasında hiçbir zaman bir zihniyet değişikliği sağlamayacaktır. Tam tersine, bu tür çabalar hınç ve öfke yarattı. Türkiye'nin ihtiyacı olan, 1915'te neler yaşandığını Türklerin tartışması. Bu tartışma yeni, önyargısız bir tarih okuması temelinde, Türk, Ermeni ve diğer ülkelerden uzmanların halihazırda bir araya getirdiği bütün bilgi parçalarının kullanılmasıyla yürütülmeli. Bu yüzden Başbakan Erdoğan'ın 2005'te Ermenistan Devlet Başkanı Koçaryan'a ortak bir tarihçiler komisyonu kurulmasını önermesi gayet iyi bir fikirdi. Böyle bir yapının oluşturulmasını sağlayacak 2009 Türk-Ermeni protokollerinin hâlâ onaylanmamış olması da bu yüzden çok üzücü. Fakat Türkiye her halükarda yapılması gereken bir şeyi başlatmak için niye daha fazla beklesin ki?
Bu meselede Cumhurbaşkanı Sarkozy ile aynı fikirde olmayan Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe üç hafta önceki Türkiye ziyaretinde, o günlerde neredeyse hiç dikkat çekmeyen bir öneride bulundu. Ülkesinin, iki halka da büyük acılar veren 1915 olaylarına dair en azından diyalog başlatacak ortak bir Türk-Ermeni tarih komisyonu toplantısına ev sahipliği yapmaya istekli olduğunu söyledi. Juppe'nin önerisine burun kıvırmak veya hemen bunun işe yaramayacağı hükmüne varmak kolay. Evet, kolay olmayacak ve hayır, böyle karma bir tarihçiler grubunun hem Türkleri hem Ermenileri ikna edecek ortak bir görüş ortaya koyacağının garantisi yok. Fakat denemeye değer. Sürekli karşıdakinin önünü kesmeye çalışmak yerine, müspet karşılık vermek ve çözümsüz kalması halinde Türkiye'nin peşini hiç bırakmayacak olan bir soruna çözüm bulma çabasına öncülük etmek Türkiye açısından akılcı ve şaşırtıcı olmaz mı?
Bu hafta Juppe ile planının detaylarını konuşmak için Paris'te olan niye bir tek Türk heyeti yok?
Kaynak: Zaman