Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan niçin çoğu Arap liderinin korktuğu adımları atmaya cesaret edebiliyor? Britanyalı yazar Roula Khalaf bu soruya yanıt verirken Türkiye’nin beslendiği üç temel unsura işaret ediyor: Bağımsız hareket etme gücü, dinamik bir ekonomi ve canlı bir demokrasi. Arap dünyasının çoğunluğu üç unsurdan da yoksun.
Khalaf’ın yanıtı doğru olmakla beraber, bu yanıt şu soruyu da beraberinde getiriyor: Türkiye’yi Arap dünyasından farklı kılan ne ki, bu farklılık Erdoğan liderliğindeki AKP’nin yönetimi altında bu ülkeye uluslararası alanda bağımsız hareket etme gücü, halkın yaşam düzeyine olumlu yansıyan ekonomik büyüme, hukukun üstünlüğünün hâkim olduğu çoğulcu bir demokratik sistem sağladı?
Öncelikle, söz konusu üç temel unsurun birbiriyle organik bir bağ içinde olduğunu dikkate almalıyız. Şöyle ki, bu unsurların her biri diğer ikisini etkiliyor. Ülke dışında bağımsız hareket etme gücü olmayan bir ülke ekonomik parlaklık yakalayamaz. Böyle bir hareketlilikse sadece seçmenlere iktidar en iyi olanı seçme imkânı veren temiz ve gerçekçi bir demokratik sistem gölgesinde sağlanır. Bu bağlamda Türk halkı askeri ve sivil despotizmden kurtulurken, Arap dünyası böyle bir özgürlüğü gerçekleştirmekten hâlâ aciz. Sivil özgürlükleri bastıran despot yönetimlerin gölgesinde şu iki olgu belirir:
İlki, rejimin bekasının yolsuzluğa ve bozulmaya musait fırsatçı gruplar ve şahsiyetlerle işbirliğine dayanması nedeniyle ülke içinde yolsuzluğun yayılması. İkincisi, rejimin ulusal egemenlikten ödün verme karşılığında koruma sağlamak için yabancı bir güce bel bağlaması.
Erdoğan’ın partisi askeri yönetime karşı yürütülen uzun savaştan galip çıkmasının ardından sekiz yıldır iktidarda. AKP ordunun püskürtmeyi başaramadığı halkçı akıma dayalı bir demokrasi için direnmeseydi bu başarıyı gerçekleştiremezdi. Halkın AKP’ye gerçek demokrasiyle verdiği bu yetki, partiye dış platformda İsrail ve ABD’ye karşı koyması açısından büyük bir siyasi güç sağladı. Acaba Araplar Türk dersinden yararla-nıp, Erdoğan’ın ve partisinin cesaretinin boşuna olmadığını anlayacak mı? (Katar gazetesi Vatan, 21 Haziran 2010)
Kaynak: Radikal