Amerikan başkanlık seçimlerini bir siyahın kazanmasının sembolik anlamı büyük. Kimi yorumculara göre Kenyalı Müslüman-siyah bir babanın Hristiyan oğlu olarak Barack Obama'nın başkan seçilmiş olması, Amerikan iç savaşının gerçek anlamda yeni sona erdiği anlamına geliyor.

Amerikanın tarihi biraz da siyasal söylemleri ile gerçeklik arasındaki trajik çelişkilerin ve bununla yüzleşmesinin tarihidir.

Ne var ki Amerika'nın kendi iç savaşını sona erdirdiği bu dönüm noktası, onun, yeryüzünün zencileri olarak gördüğü Ortadoğu ve İslam dünyasını dışladığı, ezmeye çalıştığı, kan ve ateş çemberinde boğmaya çalıştığı bir döneme denk gelmesi bir tesadüf olabilir mi? Nerdeyse dünyanın büyük kısmına savaşa açan bir Amerikanın kendi iç savaşını sona erdiren sembolik seçim sonuçlarından dünya adına umutlu olmak için fazla bir gerekçemiz yok ne yazık ki.

Adeta beyaz yüze siyah maske görünümü veren Obama'nın zaferinden Amerikan sistemi açısından radikal sonuçlar beklemek nafile. Küresel hegomonya mücadelesi Amerika için hükümet, demokrat ya da cumhuriyetçi politikalarla sınırlanamayacak bir anlama sahip. Bir imparatorluğa dönüşen ama çöküşe geçen bir imparatorluk olarak Amerika'nın stratejik tercihlerinde, bu dönemde temel değişikliklerin olması beklenemez. Belki kimi uygulamalarda tutuş farklılığı olabilir.

Sonuçta Obama'nın başkan seçilmesi Amerika açısından önemli bir dönüşümün simgesi olsa da dünyanın büyük kısmıyla ve yeryüzünün zencileri muamelesi yaptığı Müslümanlarla savaşıyor olması, bölgeyi işgal altında tutması yine Amerikan tarihinin derin çelişkilerinin, ahlaki ikiyüzlülüğünün farklı bir tezahürüdür.

Amerikan iç savaşının gerçek anlamda sonunu ilan eden siyah başkanın İslam dünyasına karşı başlattığı "haçlı seferi"ni sona erdirip erdirmeyeceği çok daha önemli bugün. Sembolik adımlardan çok yaşanan gerçeklerle yüzleşmeye ihtiyaç var.