İsrail'deki bir kafe zinciri, Ankara'nın davranışlarından duyduğu rahatsızlık karşısında sembolik bir tepki vermek için 'İstanbul kahvesi'nin satımını durdurdu. İsrailli turistlere Türkiye'yi boykot etme çağrıları yapılıyor.
Bazı İsrailli siyasetçiler, Türkiye'nin dürüst bir arabulucu olabileceğinden şüphe duyduklarını açıkladı. Türkler de sözlü savaşı sürdürüyor; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 'hata yaptığı sürece İsrail'i eleştirmeyi sürdüreceklerini ve seslerini yükselteceklerini' söyledi.
Türkiye'yle İsrail arasında son dönemde yaşanan gerginlik İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarından kaynaklanıyor. Türkiye sokaklarının Filistinlilere yönelik vahşi savaşa öfkeli gösterilerle yanıt verip hükümetin bu ülkeyle ilişkileri kesmesini talep etmesine rağmen, iki ülke arasındaki gerginlik İsraillilerin Türk kahvesi içmekten sakındığı, Türkiye hükümetinin de İsrail politikalarını eleştirme 'cesaretini' gösterdiği bir noktaya varmamıştı.
Türkiye'nin İsrail'e yönelik öfkesini Araplara etkili ve başarılı bir biçimde pazarladığı kuşku götürmez. Tıpkı Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın Davos'taki tutumunu pazarlaması gibi... Durum öyle bir noktaya vardı ki, bazı Araplar yaşananların İsrail'e karşı bir Arap-Türkiye koalisyonunun öncüsü olduğunu bile düşündü. Fakat bu gerginlik Tel Aviv'i rahatsız etmiyor. İsrail tam aksine, Ankara'nın bu siyasi 'küçümseme'sinin İsrail'le Arap ve İslam coğrafyası arasındaki köprü konumunu parlatmayı hedeflediğinin farkına varmış durumda.
Bu bağlamda Türkiye'nin rolü, bölge ülkeleriyle İsrail arasındaki ilişkilerin doğallaşması meselesini gündeme getiriyor ve bölgeye gelecekte örnek olması istenen bir model sunuyor. Türkiye bu hedefinde başarıyı garanti edecek, mevcut dönemsel veya geçici arabuluculuk rolünü aşarak İbrani devletinin Araplar ve Müslümanlarla ilişki sürecini etkileyebilecek tarihi ve kültürel dinamiklere sahip. Yani Türkiye'nin bölgedeki rolü siyasi ve tarihi bir gereklilik olduğu gibi, uzun yıllar da bu haliyle devam edecek. (Londra'da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 21 Ekim 2009)
Kaynak: Radikal