Almanya Başbakanı Angela Merkel Türkiye ziyaretinin daha ilk gününde küçük bir diplomatik sanat eseri ortaya koydu. Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği hakkında ne düşündüğü sorusuna Merkel, ev sahiplerine partisinin kendisine izin verdiğince karşı geldi.
Merkel’in partisinin bu soruya cevabı açıkça ‘hayır’. Hıristiyan Demokrat Birlik partileri (CDU/CSU) tam üyelik yerine Türkiye ve AB’nin imtiyazlı ortaklığını savunuyor. Ancak Türkiye serbest ticaret bölgesi, para transferleri ve terörle mücadelede işbirliğiyle yetinmeyi kesinlikle düşünmüyor.
Merkel Türkiye ziyaretinde imtiyazlı ortaklık ifadesini ustalıkla dolandırdı, müzakereleri sonucu açık olarak niteledi ve Türkiye-Avrupa ilişkilerine, 1960’larda olsak AB üyeliğine bile yetecek bir yakınlık biçti. Bu herhalde Türk tarafının umduğundan da fazlasıydı. Ancak diğer yandan Almanya’nın Türkiye’ye verebileceğinin de en azıydı.
Türkiye’yi kaybetme olasılığı gerçek
Türklere sürekli onları kulüpte görmek istemediği sinyalini vermek Avrupa açısından tehlikeli. Avrupa ülkeleri Türkiye’ye karşı ne kadar kibirli bir tavır takınırsa, ülke Batılı komşularına o kadar yabancılaşıyor. Avrupalılar Türkiye’nin yabancılaşmasını kaldıramaz.
Türkiye’yi stratejik bir ortak olarak kaybetme olasılığı, çoktandır kuramsal bir düşünce oyunu olmaktan çıkmış durumda: Türkiye ekonomik açıdan kendisini sollama şeridinde görüyor. Ülkede AB üyeliğini bekleyenlerin ve bunu gerekli görenlerin oranı her geçen gün giderek azalıyor.
Bütün bunlar olurken Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan bir yandan İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’la ilişkilerini besliyor, diğer yandan da İsrail’e karşı çıkışlarını güçlendiriyor.
Türkiye hâlâ daha Doğu’yla Batı arasında aracı rolünü üstlenebiliyor, bir devletin hem İslamcı hem de demokrat-çoğulcu olabileceğini kanıtlamaya devam ediyor. Bu durumun böyle kalabilmesi için Avrupalılar üyelik talebini en sonunda kabul etmek zorunda.
Diplomatik ziyaretler yeterli değil
Bu demek değil ki Türkiye hemen yarın AB’ye alınsın. Üyelik kriterleri hâlâ geçerli, önce onların yerine getirilmesi gerekiyor. Ancak Türkiye’nin, Almanya gibi önemli AB üyelerinin üyelik perspektifi konusunda ciddi olduğuna dair bir işarete ihtiyacı var. Bunun içinse resmi ziyaretlerdeki diplomatik manevralar yeterli değil. Yine de bu ziyaretler bir ilk adım olabilir ve konunun iç politikada tartışılmasını da sağlayabilir.
Merkel, Ankara ziyaretini kendi partisinde bir değişim başlatmak için kullanabilir. Koalisyon sözleşmesine bakmaları da bu işe yardımcı olabilir.
Orada Almanya’nın Türkiye’nin AB’yle bağlantı kurmasından büyük bir menfaatinin olduğu yazılı. Hatta koalisyon ortaklarından Hür Demokrat Parti (FDP), Merkel’e bu program için yardımcı bile olacaktır. (Başyazı, 29 Mart 2010)
Kaynak: Radikal