Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan , duygularını zapt etmesiyle tanınan biri değil. 2010’da İsrail , Gazze’ye giden bir Türk yardım gemisine hücum edip geride 9 ölü bırakınca, Erdoğan “Hiç kimse Türkiye ’nin sabrını sınamasın” diye uyarmıştı. Gelgelelim geçen hafta Suriye’nin hava sahasına giren Türk jetini vurduğu ortaya çıkınca, Erdoğan’la hükümeti çok daha serinkanlı tepki verdi. Ankara , uçağın sadece eğitim görevinde olduğunda ve uluslararası hava sahasında vurulduğunda ısrarcı. İki ülkenin ortak arama-kurtarma operasyonu yürüttüğünün altını çizerek rahatlatıcı mesajlar da verdi.
Türkiye ’nin çok yanlılığı tercih edip tek başına hareket etmek yerine ortak tepki için NATO ’yu toplaması övgüye değer. NATO , kurucu anlaşmasının bir üyeye yapılmış saldırıyı tüm üyelere yapılmış sayılan 5. maddesi uyarınca değil de, 4. maddesi uyarınca toplantıya çağrıldı. Bu da Türkiye ’nin zıtlaşmacı bir ton benimsemek yerine tepkisini şimdilik diplomatik alanla sınırlı tutacağını gösteriyor.
Ayrıca uçak olayı, Suriye’nin aşırı çalkantılı olduğu ve komşu ülkeleri içine çekme riskinin bulunduğunu teyit etti. Türkiye , İran ve İsrail ’in karışacağı bölgesel bir çatışmaya dair en uzak ihtimal bile, Batı’da ve Rusya’da zihinleri Suriye kördüğümünü çözmeye sevk etmeli. Suriye’deki Esad rejiminin yavaş ama kesintisiz biçimde zayıflaması, bu süreçte yararlı olacaktır. Çok sayıda Suriyeli subayın Türkiye ’ye geçmesi de bu yüzden cesaret verici. Üst düzeyden firarların sayısı arttıkça, rejimin içinden daha fazla kişi Esad’ı kaderine terkedecek.
Fakat Batılı güçler, rejim değişikliğini teşvikten fazlasını yapmalı. Çabalarını Rusya üzerinde yoğunlaştırmalı. Şimdiye dek Moskova, BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye rejimini suçlamasını önledi. Genel kanı, İran ’ın yanı sıra Rusya’nın da Suriye’nin duran finansına hayat öpücüğü verdiği yönünde. Moskova, Esad devrilse bile jeopolitik çıkarlarına saygı gösterileceği garantisi alırsa, mali desteğini, rejimi asilerle pazarlığa oturtmak için kullanmakta sakınca görmeyebilir.
Bu noktaya kadar Türkiye ’nin ölçülü tepki vermesi, Suriye ihtilafının bölgesel krize dönüşmesini önledi. Ancak uluslararası cephe daha kararlı eyleme geçmezse, bölgesel kriz riski büyüyecek.
(Başyazı, 25 Haziran 2012)
Kaynak: Radikal