İran’la nükleer çekişmede, ABD zayıf taraf olarak görünüyor; başkalarına Tahran’ı cezalandırmak için baskı yapsa da fiiliyatta İran’ın nükleer programı ilerletmesini çaresizce seyrediyor. Ancak son bir yılda Beyaz Saray’ın söylemi daha özgüvenli. İran’ın Barack Obama’nın temas kurma önerisini reddetmesi, daha sert yaptırımlara yönelik uluslararası konsensüsü sağlamlaştırdı. Bu yılki yaptırım, İran ekonomisinin izolasyonunda etkili.
Tahran’ın tutumu değişmiyor
ABD’nin tasarımı olsun ya da olmasın, bu sabotaj çabaları İran rejimini sarsıyor ve nükleer programı geciktiriyor. Tahran düşük yoğunluklu uranyum zenginleştirmeyi geçici olarak askıya aldı, ki bu teknik sorunlar yaşadığının göstergesi.
Rejimin, bilim insanlarının açıklanamayan biçimde öldürülmesinden İran tesislerini etkileyen Stuxnet virüsüne kadar, endişe duymak için birçok sebebi var. İran, ağır bir finans ihtiyacı içinde; küresel enerji şirketleri, petrol ve doğalgaz projelerinden çekiliyor; benzin tedarikçileri nakliyatlarını azaltıyor. Bu, ABD ve müttefikleri için iyi haber, fakat Tahran’ın tutumunu değiştireceği yönünde bir işaret yok. İran, aralıkta müzakere masasına döndü, ancak Cenevre’deki son görüşmelerde, uranyum zenginleştirmenin müzakere konusu olmadığı noktasında en az eskisi kadar katıydı.
Yaptırımlar İsrail’i de durdurdu
Zorluklara rağmen, İran’ın uranyum stoku artıyor. Bilinmeyen mühim bir husus, rejimin daha karmaşık santrifüjlere sahip gizli tesisler inşa edip etmediği. İran, yaptırımlara adapte olmayı öğrendiği ve dişe dokunur fiyatlardan petrol sattığı sürece, yüksek maliyetlerin altından kalkabilir. ABD de, daha zor kararlar (nükleer bir İran’ı önlemek için caydırma yöntemine mi, yoksa askeri güce mi başvurulacak) almaya mecbur kalmadan önce, zaman kazandığını iddia edebilir.
Hayati önemdeki meseleyse, yaptırımların İsrail’i bölgesel savaşın fitilini ateşleyecek askeri bir maceraya girişmekten vazgeçirmesi. İran’ın yaptırımların acısını hissetmesi, Obama’nın Tahran’a karşı daha sert adımlar atılması yönünde yaygara koparan muhaliflerini de yatıştırıyor. Zor tercihler göz önüne alındığında ABD, İran’a inatçılığın ağır bir bedeli olduğunu göstererek, karşısındaki ikilemle iyi başa çıkıyor. (Başyazı, 9 Ocak 2011)
Kaynak: Radikal