Türk uçağının Suriye’nin karasularında düşürülmesi sebebiyle Ankara ’nın Suriye rejiminden özür dilemesinden önce çok zaman geçmeyecektir. Türkiye ’nin olaya yönelik bir tutum almayacağını gösteren işaretler var. Buna uçağın, Suriye’nin egemenliğini ihlal etmiş olabileceğini kabul eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ’ün açıklaması da dahil. Ayrıca Başbakan Erdoğan ’ın kahramanlıkları, sözlerinde ciddi olduğu anlamına gelmez. Ondan ciddi bir şey çıksaydı, Türk ordusu çoktan Suriye’yi işgal etmiş olurdu. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun sözleri ise siyasi mizah sınıfına giriyor genelde. Bakanın sözlerini dinleyenler, Türk siyaseti ve yöntemine şaşırır.
Türkiye ’nin zayıf tarafı
Devrimin ilk günlerinde “Suriye iç şartları, Türkiye iç şartlarının bir parçası” diyen ve bir süre sonra bizzat Şam’da, Türkiye ’nin, Suriye’nin içişlerine müdahale etmeyeceğini açıklayan Davutoğlu’ydu. Görünen o ki ‘sıfır sorun’ politikası, sorunlardan kaçıp görmezden gelmek anlamına geliyor.
Suriye rejiminin, Türkiye politikaları üzerinde, Türk rejiminin Suriye politikaları üzerinde çalışmasından daha çok çalıştığı görülüyor. Kanıtı da şu: Türkiye , kendisini Suriye’de patlak verebilecek bir devrime hiçbir düzeyde hazırlamazken, Esad rejimi PKK ile ilişkilerini korudu; özellikle Suriye’nin İskenderun sancağı (Hatay) bölgesindeki etnik ve mezhepsel azınlıklardan belli kesimlerle, Atatürk ’ün ordusu ve bazı Türk güvenlik organlarıyla bağlarını güçlendirdi.
Esad rejimi, ordunun Erdoğan hükümetiyle hemfikir olmadığını biliyor. Aralarındaki ilişkiler, Baas rejiminin elinde Türk müttefike karşı baskı unsuruna dönüşebilir. Erdoğan’ın kibri, Osmanlı hakkındaki abartılı konuşmalarında kendini gösteriyor. Bu eğilim, bir dönem Osmanlı egemenliğine girmiş diğer ülkelere de uzanabiliyor. Geri getirilmesi kabul edilemez bir geçmiş, geri getirilmek isteniyor. Ancak bu geçmiş felaketle sonuçlanmıştı. Dolayısıyla Erdoğan, Türklerin milliyetçi hislerini okşamaktan başka bir şey bulamadı. Esad’la şahsi ilişkilerinin, Esad’ın Osmanlı eğilimi altına girmeyi kabul etmesi anlamına geldiğini sandı. Trajedi de burada zaten. Erdoğan, Esad’ın kendisine bağlı olduğunu, reform nasihati verdiğinde sözünün yerine getirileceğini düşündü. Bütün bunlar, bilinç ve algı eksikliğini gösteriyor.
Baas, Türkiye ’nin zayıflıklarını gördü ve Türkiye ’yle sevgi günlerinde hiçbir kartını elinden düşürmezken, Erdoğan açılım ve medeniyet ortaklığına dair ballı sözler söylüyordu. Sözlerinin gerçekte hiçbir anlamı yoktu.
Suriye’de kriz patladığında, ‘sıfır sorun’ düşüncesine yoğunlaşan stratejist Türkler şaşırdı. Sonra Libya ’daki yanlışlarını hatırladılar ve olayın içine daldılar. Sanki Suriye’de taraf olmak istiyorlardı. Suriye’nin Tunus, Mısır ve Libya ’ya benzemediğini anlayınca geri adım atıp Amerikan oyununu oynamaya başladılar. Bu Amerikan oyununun amacı, Washington ’ın esas hedeflerinin üzerini örtmektir. Yani ABD ’nin, Suriye’nin yıkılmasına karşı olmadığı gerçeğinin üzerini örtmek. ABD , Suriye’de, İsrail ve Washington ’ın Arap bölgesindeki çıkarları için tehlike oluşturacak demokratik rejimin kurulmasına karşı. Suriye’nin kısa vadede Arap dünyasında etkin bir devlet veya yönetim düzeyine çıkmasına karşı.
Türk liderlerin çelişkili tavrı
Bugün Türkiye uçağının Suriye karasularında düşürülmesinde temsil edildiği üzere, tam bir askeri ve manevi darbeye maruz kalma söz konusu. Türkler, tutumlarını eksik adımlarla ifade ediyor. Soruşturmaya havale edilen uçak olayında Türk liderleri çelişkili tutumlar sergiliyor. Suriye ordusu ise uçağı düşürdüğünü gururla açıkladı. Türkiye ’yi takip edenler, Ankara ’nın ciddi bir adım atmakta kararlı olmadığını bilir. Suriye rejimi, Türkiye , ABD ’deki başkanlık seçimlerinden ve iç atmosferi temizlemeden önce hiçbir şey yapmayacak. Dolayısıyla bu sürecin Suriye’ye saldıranın kendisi olduğu ve özür dilemesi gerektiğini anlamasıyla kapanması uzak ihtimal değil.
(Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, Suriyeli muhalif yazar, 25 Haziran 2012)
Kaynak: Radikal