İki tür ulusal anayasa vardır. Bazıları sıkı kurallar koyar; özgürlükleri kutsal sayar, devletin gücünü sınırlar ve diktatör olmak isteyecekleri genellikle engeller. Diğer anayasalar betimleyicidir ve çoğu zaman zaten yaşanmış olan değişikliklerle uyum sağlanması için gözden geçirilirler. Sri Lanka’nın bu hafta yakışıksız bir aceleyle 18. kez değiştirilen anayasası da bu kategoriye konulabilir.
Yeni metnin tarif ettiği Sri Lanka güzel bir yer değil. Parlamenter demokrasinin unsurlarının korunduğu, fakat içeriğin, neredeyse hiçbir şekilde sınırlanmamış bir devlet başkanının gücüne tabi olduğu bir yer. Muhalefet bölünmüş, ocaktaki devlet başkanlığı seçimindeki rakibi gözaltına alınmış ve popülaritesi de hâlâ yüksekken, Devlet Başkanı Mahinda Rajapaksa şimdiden bir monark gibi görünüyor.
Yapılan değişiklik anayasayı iki ana noktada farklılaştırıyor. İlki, devlet başkanının iki altı yıllık dönemden daha uzun süre iktidarda kalması konusundaki yasağın kaldırılması. İlk kez 2005’te seçilen ve ocakta ezici bir zaferle bir kez daha iktidara gelen Rajapaksa esasında henüz ikinci görev dönemine başlamadı. Fakat uzun süre kalmak istiyor gibi görünüyor.
Hükümet sözcüsünün de işaret ettiği gibi, Sri Lankalı seçmenler en azından, onu altı yıl içinde kapı dışarı etme şansına sahip olacak. İkinci anayasa değişikliğinin daha tehlikeli olmasının da sebebi bu. Bu değişiklik 17. anayasa değişikliğinin tersine çevrilmesini amaçlıyor. Herkesin kabul edeceği üzere, 17. değişiklik ‘mutlak başkanlığın’ gücünü kısmen bir ‘anayasal konsey’ aracılığıyla dizginlemek yönünde beceriksizce bir çabaydı. Son değişikliğin ardından, anayasa devlet başkanına hem dokunulmazlık hem de memurların, yargı üyelerinin ve polisin atanmasında nihai otorite verecek. Başkan aynı zamanda silahlı güçlerin başkomutanı.
Rajapaksa’nın şakşakçılarının argümanı şu: Sri Lanka’nın, Tamil Kaplanları’yla 26 yıldır devam eden iç savaşta geçen yıl zafer kazanılmasının ardından ortaya çıkan barışçıl ilerleme fırsatını değerlendirebilmek için güçlü bir yöneticiye ihtiyacı var. Ancak Sri Lanka’nın siyasi sistemi hangi sorunlardan mustarip olursa olsun, 90’dan fazla kurumun doğrudan sorumlusu olan devlet başkanının gücü bunlardan biri değil. Tam aksine, Rajapaksa meyveleri ilk elden tatmadan önce, mutlak başkanlığın feshedilmesi için kampanya yapıyordu.
İki haftadan kısa sürede kabul edildi
Devlet başkanının daha da güçlendirilmesi yönündeki yeni vizyonu Sri Lanka’nın liberallerinin itirazıyla karşılaştı, fakat çok az kitlesel protesto düzenlendi. Halk tüm bu yaşananlar nedeniyle afallamış durumda. Rajapaksa’nın kısa süre önce üçte ikilik çoğunluğu kazanması sayesinde, değişiklik iki haftadan kısa bir sürede ‘acil’ bir yasa olarak kabul edildi. Böylesine önemli değişiklikler referanduma sunulmalı. Rajapaksa böyle bir referandumu rahatça kazanabilirdi. Fakat bir kampanya yapılması en azından meselelerin açıkça tartışılmasını ve incelenmesini sağlardı.
Rajapaksa’nın ve ikisi hükümette üst düzey görevlerde bulunan, biri de meclis sözcüsü olan erkek kardeşlerinin önündeki tek güçlük, parlamento aritmetiği ve kişisel popülarite. Hâlâ daha askeri zaferin ve seçim zaferinin ışıltısının tadını çıkarmakta olan devlet başkanı, aceleyle yaptıklarının yanına kâr kalacağını biliyordu. Ailesinin gücünün artırılması meselesini, mağdur durumdaki Tamil azınlıkla son derece ihtiyaç duyulan ulusal uzlaşmanın önüne koymasıysa, Sri Lanka’nın sonradan pişman olacağı bir karar. (Başyazı, 9 Eylül 2010)
Kaynak: Radikal