Onu bunu bilmem, gördüğüm gözlemlediğimi söylerim, başka da bir şey demem!
Esnafıyla, işçisiyle, ev kadınıyla, öğrencisiyle, iş adamıyla, girişimcisiyle 12 Eylül’de yapılacak olan referandum konusunda vatandaşlar siyasilerden daha bilinçliler ve olayı daha ciddiye alıyorlar. Bundan sonraki süreçte iktidar partisi olsun, ana muhalefet olsun ya da birilerinin çok arzuladığı “CHP-MHP koalisyonu” olsun, işleri çok zor...

Misal, geçenlerde bir otopark görevlisiyle konuşuyorum: “Anayasa değişikliği önemli, referandumda AK Parti’ye oy vermiyorum ki! Bu Anayasanın değişmesi gerekiyor ki önümüzü görelim. Referandumda ‘evet’ oyu kullanacağım. Kullanacağım ki “darbeydi muhtıraydı mağduriyetti” bunların hepsi bitecek. Bundan sonra ülke ekonomisini, işsizliği, pahalılığı konuşacağız. Hizmet isteyeceğim ve alacağım hizmete göre güvenirsem bu iktidarla devam diyeceğim, olmazsa kime güvenirsem ona oy vereceğim” diyor...

Anayasa değişikliği paketinin referandum sürecine girmesiyle birlikte, bir propaganda atağı başladı her partiden. Özellikle değişim paketini hazırlayan hükümetin bütün enerjisini referandum sürecinde evet oylarını yükseltmeye verdiğini görüyoruz.

Ancak muhalefet partilerinin (özellikle liderlerinin), konunun içeriğini tamamen bir kenara bırakarak (adeta gözlerden uzak tutmaya çalışarak) sadece AK Parti karşıtlığını kışkırtmak suretiyle referandumdan “hayır” çıkartmak çabası, ne kadar gizlemeye çalışsalar da göze batıyor. Bunun idrakinde olan (o partiye gönül ve fikir bağı ile bağlı) tabandaki seçmenler, açıkça gözlenir bir şekilde liderlerinin boş konuştuğunu, değişen anayasa maddelerine bakıp buna niye hayır denileceğini anlamadıklarını dile getiriyorlar.

Siyasilerin kampanyası başlar başlamaz, muhalefet partilerinin değişecek anayasa maddelerinden hiç bahsetmeden, konuyu genel seçim havasına çevirmek gayreti çok çabuk sezildi. (Sadece CHP’nin yargı üzerindeki siyasi baskıyı dile getiren, AK Parti’nin kendi yargısını yaratmak istediğini ileri sürdüğü cılız bir söylem vardı ki, bu da bir anda silindi. Çünkü, tersinden okununca, bu CHP’nin sanki bir daha asla iktidara gelemeyeceğinin de ifadesi demekti ki, bundan vazgeçtiler.)

Oysa ki sokağa çıkıp konuştuğunuzda halk hiç de eskisi gibi liderlerine sıkı sıkıya bağlı değil. Kaldı ki sıkı sıkıya bağlı kalınan liderler de artık bu siyasiler değil. (Belki bir parça Başbakan bu gelenekten gelen biri olarak kendini böyle görüyor olabilir.)

AK Parti seçmeni diyebileceğimiz kitlenin önemli bir kısmı, “yetmez ama evet” diyerek bu referandumdaki tavrını ortaya koydu. Bundan sonraki sürece bakacak herkes.

Tabi ki seçmenlerin çoğu anayasa maddesindeki değişiklikleri tek tek inceleyerek oy vermiyor, bunu savunmak abes olur. Ancak basit etkenlerle oy veren kitle bile, siyasi sorunların partilerin liderlerinin kişisel meseleleriyle yer değiştirdiği, karşılıklı bel altı vuruşların gündeme geldiği anda durup bir bakıyorlar: Ortadaki mesele nedir, bunların konuştuğu şey nedir?

Referandum kampanyası başlangıcında, muhalefet partilerinin halkın karşısına çıkıp neden hayır oyu istediğini anlatacak donanımdan uzak olması, “hayır” oylarının azaltıyordu kanımca. Çünkü muhalefetin Erdoğan düşmanlığı ve AK Parti karşıtlığı üzerine oturtmaya çalıştıkları kampanya tam bir avara kasnak mahiyetinde.

Ancak, Kılıçdaroğlu iyi bir kışkırtıcı, bunu inkâr etmek haksızlık olur.

Partisinin donanımsızlığının, cumhuriyet tarihi boyunca halkın karşısında durmuşluğunun (kendisi de dahil olmak üzere) farkında olan Kılıçdaroğlu, genel başkan olunca “Recep Bey” ile başladığı kışkırtmalarına referandum sürecinde de devam ediyor.

Başbakan, Kılıçdaroğlu’nun şahsı üzerinden bir kampanya yürütmek gibi yanlışa sürüklenirse, bence onun tuzağına düşmüş olur.

Şu andaki kampanya sürecine bir bakın: Sadece “anayasa” konuşulmuyor!..

 

Kaynak: Star