Bazen her şey karmakarışık oluyor zihin dünyamda. Nasıl bir ülke burası, nasıl bir arada yaşayıp da bu kadar birbirini tanımaz, anlamaz, birbirimizin yapıp ettiklerinden hep bir kötü senaryo çıkaran hale geldik?
“İnsani Yardım” amaçlı Mavi Marmara’da yaşanan İsrail katliamının ardından yazılanlara, söylenenlere bakınca, tuhaf bir bulantı hissediyorum sadece.
Niye “insanlık” ortak paydasında bir araya gelemiyoruz, niye “zulüm” karşısında yekpare olamıyoruz? Kendimize yapılmamışsa, başkasına yapılan zulüm bizi ilgilendirmez sorumsuzluğuyla yaşıyoruz?
Hayatlarında bir ideal uğruna bir kez olsun bile kelleyi koltuğa almaktan kaçan, tek amacı bu dünya üzerinde bir eli yağda bir eli balda rahat yaşamak olan bazı kimseler, yapılan eylemi karalamak, kötülemek peşinde koşup, bundan da hükümete kötü bilanço çıkarmak için çabalıyorlar.
19 yaşındaki Furkan’ın “Yusuf yüzlü” fotoğrafına bakınca, “nehir kenarı” entelektüellerinin zırvalarından sadece tiksinti duyuyorum.
O çocuk, açıkhava hapishanesine dönüşen Gazze’deki yaşıtlarının nasıl yaşadığını biliyordu ve onların kaderini paylaştı şehadetiyle. Ama insanların hangi şartlarda yaşadıklarından, yemek, içmek ve iyi vakit geçirmek için mekan yarıştırmakla meşgul “nehir kenarı” ahalisinin pek haberi yoktur bunlardan.
Furkan’ı okulunu bırakıp o gemiye koşturan heyecanın ne olduğunu anlayamazlar.
Yoksa, havuzlu villada oturmak bir suç ve günah değildir.
Yoksul, mahzun ve ezilen zulme maruz kalan insanların yanında saf tutuyorsanız daima, onları gecekondularında ziyaret edip sofralarına bağdaş kurabiliyorsanız, çocuklarının başını okşayıp hediyelerinizi zengin ortamlarda gösteriş yapmak yerine onlara verebiliyorsanız, bu “adam”lık için yeterli bir erdemdir.
Her türlü dünyevi imkana sahip olduğunuz halde, zulüm altında yaşayanlarla, en basit insani haklarından mahrum bırakılanlarla birlikte atıyorsa kalbiniz, zihninizden hiç çıkmıyorsa onların hayatı, nerede oturursanız oturun, hiç önemi yok. Bunların hiçbiri umrunuzda değil de, sadece kendinizi düşünüyor ve hiçbir şeye bulaşmadan “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” sığlığında yaşıyorsanız hayatı, fukara da olsanız, doludizgin fukara edebiyatı da yapsanız, inandıramazsınız kimseyi.
Sözü uzatmaya gerek yok.
Gazze’de ne işimiz var, Arapların sahiplenmediği bir meseleyi niye Türkiye herkesten fazla sahipleniyor, niye İskenderun’daki şehitlerimizin yerine bu olayı bu kadar büyütüyoruz, İHH savaş çıkarmak için gitmiş, adamlar vururuz dedikleri halde niye gittiler...
Daha binbir türlü tezvirat...
Hepsi boş...
İnsanlık meselelerinden bihaber çakma kont ve kontesler bari İHH Başkanı Bülent Yıldırım’ın, “İnsan olduğumuz için gittik, yine gideriz. Aynı şeyi Müslümanlar Yahudilere yapsa hiç durmadan aynı konvoyumuzu yola çıkarırız” sözünden bir şey anlasalar...
Mavi Marmara, surda bir gedik açmıştır.
Fahri genel başkan
Haşmet Babaoğlu, “Kılıçdaroğlu’na Gandi rüzgarını veren ama şimdi Mavi Marmara’yı eleştiren gazeteciler... size soruyorum... Gandi’nin bir sivil aktivist olarak hayatını okurlarınıza anlatabilir misiniz? Tuz yürüyüşünü mesela!” diye soruyor köşesinde...
Anlatamazlar ağabeycim...
Zira Mahatma Gandi “Tuz Yürüyüşü”ne çıktı, bizimki koltuk sevdasına düştü...
Tuz Yürüyüşü nere, koltuk sevdası nere...
Koltuk sevdasına düşmüş Gandi’yi nerede görmüşler ki, okurlarına bir de gerçek Gandi’nin hayatını anlatıp da zorlama projelerini ellerinde patlacaklar...
Hem bir şey daha diyeyim...
Kendi partilileri arasında Gandhi Kemal için “fahri genel başkan” sıfatı üretilmiş... “Artık halkın arasında olacağız” diyor ama, ekip aynı ekip. MYK’ya yeni girenler de hiç öyle halkın arasında dolaşacak kimseler değil. Partide değişen bir şeyin olmadığının farkına bile varamayan Kılıçdaroğlu ayrı bir alemde yaşıyor...
Kendisiyle kader birlikteliği yapan arkadaşını harcama pahasına...
Hatta çook güvenilir araştırma uzmanımızın yaptığı son ankete göre İstanbul genelinde %5 Türkiye genelinde %2’lik oy kaybını göze alarak...
Yol arkadaşını kaybeden adam oy kaybetmiş çok mu?
Ha bir de...
Bir dahaki genel seçimde de milletvekili olmayı garantilemek adına Gürsel Tekin’in MYK ve İstanbul genel başkanlığına engel olmaya çalışan 70 milletvekili ve İstanbul ilçe başkanları kendi iç meselelerinden kafalarını kaldırırlarsa memleket meselelerine dönebilirler diye umut ediyorum...
Kaynak: Star