Ben de Kürdüm, benim hakkımı savunmak sana mı kaldı!”

“Kardelen Elif”in haykırdığı bu cümle, daha yüksek sesle, hatta topluca dillendirilmesi gereken, haykırılması gereken bir hissiyattır...

Kürtler artık bir karar vermek zorundalar.

Yoksa.. Bu anlamsız savaş her gün daha fazla sıkıntıya sokacak, hem ülkeyi, daha çok da bölgede yaşayan Kürtleri...

Birebir olarak konuştuğum Kürtler, PKK’nın teröründen BDP’nin siyaset anlayışından memnun değiller. Ancak memnuniyetsizliklerini tehditlerden korktukları için kısık sesle dile getiriyorlar, isimleri, ne iş yaptıkları ortaya çıkmadan.

İyi de, siz tehditten korkuyorsunuz diye bunca insanın ölmesi reva mı?

Hükümetin başlattığı “Kürt açılımı”nın eksiklerinden bahsedebiliriz, bir ileri iki geri yürümesinden dem vurabiliriz, ancak asla bunun Kürt kardeşlerimizin hayrına bir gayret olmadığını söyleyemeyiz.

Peki gözünü kan bürümüş bu örgütün istediği nedir? PKK’nın son haftalarda artan vahşiliği, onun artık Kürtlerin hak ve özgürlükleri için mücadele veren bir “Kürt Örgütü” olup olmadığını tartışmaya açacaktır, açmalıdır. Yurt dışı bağlantıları, yurt içi bağlantıları net bir şekilde belirlenmelidir. Çeşitli konjonktürlerde çeşitli amaçlarla kullanılmak üzere dizayn edilmiş bir örgüt olup olmadığının “bizzat devlet tarafından” ortaya koyulması gerekmektedir.

Yargı Hükümete Karşı

Egemen Bağış’ın dile getirdiği hususu, açık yüreklilikle konuşmak gerekiyor. Hükümetin Kürt meselesi konusunda oluşturmaya çalıştığı ortam gerçekten “Yargı” tarafından sabote mi ediliyor? Yargı, hükümetin Anayasa değişikliği paketine karşı olduğunu açıkça ortaya koydu, özellikle kendisine yönelik bir operasyon olduğunu her fırsatta dile getirdi. Hükümet de geri adım atmadı, sonucu ya Anayasa Mahkemesi’nden ya da referandumdan alacağız.

Peki yargı buna karşılık, hükümetin Kürt açılımı konusunda attığı adımlara çelme mi takmaya çalışıyor? Bir ülkenin kurumları böyle akıldışı bir şekilde çatışır mı? Yargının, bütün siyasi sorumluğu üzerinde taşıyan yasama ve yürütmeye karşı ülkeyi kaosa sürükleyecek şekilde böyle bir tutum takınabilir mi? Takınırsa eğer, bu insanlara hesap soracak hiçbir makam yok mudur?

‘Çoban zannettik!’

Doğru sanmışsınız beyim, şimdi bu sözün geçmişine inmemiz gerekiyor ki doğru söylediğiniz cümle yanlış anlaşılmasın.

Şöyle ki...

Bütün iletişim araçlarından yoksun bir dağda, çobanlara ancak aylar sonrasında ulaşabiliyor ya tüm haberler. Aysun Kayacı adlı sarışın, güzel, oyuncu, programcı, manken kızımız hani fi tarihinde “dağdaki çobanla benim oyum eşit olamaz” demişti ya.

Sanırsam da bu çobanlar da, dağ başında Aysun Kayacı’nın bu sözünü yeni işitmişler, bir araya toplanıp seslerini duyurmak istemişler.

Bizim, bürokrat fişlemekten başka bir şeyle meşgul olmayan subaylarımız da, nasılsa çobanlar toplantısı var diyerek dağın efil efil esen tatlı rüzgarına kendilerini koyvermişler.

Karakollar, taburlar yol geçen hanı gibi. Sırtınıza silahları yüklenip her karakolun yanına yaklaşabilir, saatlerce silahlı çatışmaya girebilir, sonra da elinizi kolunuzu sallayarak kaçabilirsiniz.

Yıllardır gencecik askerlerimiz, iki aylık eğitim içinde sekiz on mermi attıktan sonra -çoğu silahla askerlikte tanışıyor- cepheye sürülüyorlar. Her çatışmada sekiz on şehit veriyoruz. Bütün baskınlarda ihmal üstüne ihmal. Arabayla yolda kazayla birine çarpıp yaralasanız bile, aylarca mahkeme kapılarına koşturuyorsunuz. Patır patır askerlerin öldüğü bu sorumsuzluğun hiç yargılandığını duydunuz mu bu ülkede?

Bilakis YAŞ’ta terfi edenlerini gördüm diyorsanız, yanlış görmüşsünüz. Olur mu öyle şey!..

‘Bunu ancak CHP çözer!’

Devlet Bahçeli ile Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinleseniz, memleketin tek derdi erken seçim. AK Parti gidip de onlar gelirse her şey sütliman olacak. (Belki de olur, ne bileyim. Ama bu durumda da CHP-MHP koalisyonu isteyenlerin PKK ile işbirliği yaptığı gibi bir gerçek de ortaya çıkabilir ki, bu konu biraz netameli...)

Seçimlere zaten bir yıl kalmış.

PKK terörü birden azdı diye, bundan “erken seçim” çıkarmaya çalışmak nasıl bir “sorumluluk bilinci”dir anlamıyorum. Ortalık şu anda gergin diye Gandi Kemal konusunda fazla takılamıyorum. Ama, ortalıkta ne konuşulsa, “Bunu ancak CHP çözer” demesi hoşuma gitmeye başladı. Başörtüsü konuşuyoruz, “Bunu ancak CHP çözer”.

AB ile ilgili sorunlar, “Bunu ancak CHP çözer”.

Kürt meselesi, “Bunu ancak CHP çözer”.

Arkadaşlarla aramızda çözemediğimiz bir mesele olduğunda artık “Bunu ancak CHP çözer” diye bitiriyoruz!..

Kaynak: Star