Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın İsrail'e yönelik azarları ne yeni ne de tesadüfi bir durum. Pazartesi günü Erdoğan, Lübnan'la Türkiye arasında daha yakın ilişkiler kurulması bağlamında, İsrail'i Lübnan'ın hava sahasını ihlal etmek ve 'hırsızlık' yapmakla suçlamakta sakınca görmedi. Hatta uluslararası topluma İsrail üzerinde, İran'ın nükleer programıyla ilgili baskının benzerini yapması çağrısında bulundu.
Son bir yıldır Erdoğan'ın iğneleyici ve kamuoyunda büyük yankı bulan İsrail karşıtı tavırları (sözgelimi bir deniz tatbikatının iptal edilmesi ve Türkiye'nin Suriye ve İran'la yakınlaşması), başarılı televizyon dizisi 'Kurtlar Vadisi: Pusu' ile ilişkilendiriliyor. Dizi özel bir Türk şirketi tarafından yapılıyor ve Erdoğan'ın bir hasmının sahibi olduğu özel bir televizyon kanalında yayımlanıyor.
Sultanlara özendiler
Erdoğan'ın politikasıyla televizyon dizisi arasında hiçbir bağlantı yok. Türk medya kuruluşları özgür ve söz konusu dizi 2003'te gösterilen önceki diziye dayanıyor. İsrail Dışişleri Bakanlığı'ysa dizilere odaklanıp Türkiye'yi anti-Semitizm'i yaymakla suçlamayı tercih ediyor, çünkü bu, gerçek eleştirilerle başa çıkmaktan daha pratik ve kolay bir hedef.
Ne var ki profesyonel bir diplomatik kınama Dışişleri Bakanlığı için yeterli değildi. Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon'un emriyle, Türkiye büyükelçisiyle bir 'istişare' sırasında sahneye konulan aşağılama, sultanlar devrinden alınmış gibi görünüyor; o devirlerde bir ülkeyi aşağılamak için bizzat büyükelçilere hakaret edilirdi. Şovda eksik olan tek şey, Ayalon'un büyükelçiden Türk bayrağı üzerinde tepinmesini istemesiydi. Dışişleri bakanı İsrail'in komşularıyla ilişkilerine sürekli zarar vermek konusunda uzmanlaşmışsa, yardımcısı da şimdi bu politikayı utanç verici teatral bir dile başarıyla tecrübe etmiş gibi görünüyor.
Gazze'deki zulüm ortada
İsrail'in Gazze'deki politikalarına yönelik eleştiriler karşısında küplere binmesi yeni bir durum değil. Fakat bir buçuk milyon Gazzeli sivilin hapsedilmesinin politika değil zulüm olduğunu görmek için 'radikal Müslüman' veya 'Suriye ve İran'ın dostu olmak' gerekmiyor. İsrail'in en yakın dostları bile, İsrail'in çıkarlarına ve Türkiye'yle yakın ilişkilerine zaten büyük zarar vermiş olan bu acımasız politikanın sürdürülmesine karşı uyarılarda bulunuyor.
İsrail'in Türkiye'nin eleştirisine ciddi şekilde kulak vermesi hayırlı olacaktır. Aşağılama, zekice politikanın yerini tutmaz ve Türkiye'yle hayati önem taşıyan ilişkileri onarmayacağı da muhakkak. (Başyazı, 13 Ocak 2010)
Kaynak: Radikal