Çok fazla can kaybına ve devasa yıkımlara yol açan tabii felâketler uluslararası yardımı ve sempatiyi de çeker. Bu, sadece Haiti, New Orleans ve Şili değil, çok kuvvetli bir depremle sarsılan İran için bile geçerli olmuştu.
Bu tip felâketler kuşaklardır süren husumetlere köprü olmayı başardı. Bunun bir örneği, Türkiye'de 1999 yılında meydana gelen ve ülkenin Yunanistan'la ilişkilerini çarpıcı şekilde değiştiren depremdi.
Carmel bölgesindeki yangınla birlikte İsrail de felâkete uğrayan ülkeler listesine eklendi. Her ne kadar uluslararası imajı diplerde olsa da, İsrail son birkaç gün içinde, kendisinin felâkete uğrayan başka ülkelerden yardımı esirgemediğinin bilincinde olan muhalifleri ve onu en sert şekilde eleştirenlerin bile böyle zamanlarda ona yardım elini uzatmaya hazır olduğunu gördü. Ürdün'den gelen yardım, Filistin otoritesinin destek olmak konusundaki istekliliği, Mısır cumhurbaşkanının yüreklendirici ve iyi niyetli sözleri ve bilhassa Türkiye'nin gönderdiği yangın söndürme uçaklarıyla Başbakan'ın geçmiş olsun mesajı, İsrail'in dünya genelinde sempatiye sahip olduğu eski günleri geri getirdi ve gitgide dışlanmakta olduğu bir camiaya, uluslararası camiaya tekrardan üye olduğu hissiyatını oluşturdu.
Büyük bir felâketle mücadele edip kurbanların yasını tutan İsrail'in önünde aynı zamanda diplomatik bilgeliği devreye sokmak ve bu trajik olay vesilesiyle imajını düzeltip hatalarına yeniden eğilmek için bir pencere açılmış durumda.
Binyamin Netanyahu'nun, Türk meslektaşına bildirdiği şükran ve Türk yardımının, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi fırsatını sunduğu şeklindeki yorumu hem yüreklendirici hem de doğru yönde atılmış bir adım. Ancak bu ifadelere somut adımların eşlik etmesi gerekiyor: Gazze filosunda ölen Türk siviller konusunda pişman olunduğunun açıklanması ve ailelerinin tazmini. Olaydaki sorumluluk halen araştırılıyor ve meselenin ele alınış biçimi İsrail'de de eleştiriliyor.
İsrail'in pişmanlığını bildirmesi Türk filo aktivistlerinin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi tazminat ödenmesi İsrail'in üzerine ek sorumluluk bindirmeyecek. İsrail'in prestijinin bedeli, iki ülke arasındaki gediğin yol açtığı diplomatik zarara denk değil.
Bu, aynı zamanda, Türklerden, İsrail'le Suriye arasındaki aracılık çabalarına devam etmelerini istemek için de bir fırsat. Böylelikle İsrail, uluslararası camiadan yardım isteyen bir ülkenin, uluslararası diplomatik beklentilere karşı dikkatli olması gerektiğinin farkında olduğunu da göstermiş olur.
Haaretz, Başyazı 7 Aralık 2010
Kaynak: Zaman