İran rejimi, nükleer anlaşmazlıkla geçen son yedi yılda çok sayıda tehdide maruz kalmasına rağmen, ilk kez resmen cezalandırılıyor. Önceki yaptırımlar ABD tarafından dayatılmıştı ve diğer dünya ülkelerince desteklenmemişti. Bugünkü yaptırım kararı, Tahran’a karşı ilk uluslararası hukuki dönüm noktasını oluşturuyor.
Fakat New York’taki büyük kutlamaya rağmen, ben yaptırımların sınırlı etki yaratmakla kalmayıp, İran rejimi açısından epey yararlı da olacağını düşünüyorum. Zira İran ekonomik yaptırımlara en alışkın ülke; 1979 devriminden bu yana, ABD’yle İran arasında hiçbir alışveriş yapılmıyor. Peşi sıra gelen Amerikan hükümetlerinin yaptırımları uzatmasına ve geliştirmesine rağmen, çeşitli raporlar İranlıların birçok yasaklı malı elde ettiğini gösteriyor. Sadece geçen iki yıldaki Amerikan yaptırımları daha sert ve dikkatliydi.
Daha önemli noktaysa şu: Güvenlik Konseyi’nin yaptırım kararını benimsemesi, ihtilaf kararının kesin ve nihai şekilde BM’ye taşınması anlamına geliyor ve bu durum İran’ın lehine. Görüntü itibariyle rejime yönelik ahlaki ve somut bir darbe olmasına rağmen, karar İran’a bir miktar rahatlık ve barış getirecek. İranlılar artık rahat uyuyabilir, Stealth savaş uçaklarının ve Tomahawk füzelerinin Tahran’a ateş açmayacağından emin olabilirler. Zira Güvenlik Konseyi kararı İran’a nükleer projesinden dolayı hesap sorma iradesini, bu projeyi durdurmak için askeri seçeneğin masada olduğunu açıkça dile getiren ABD’nin elinden alıp bizzat Konsey’e verdi. Bugün askeri çözüm Amerikan masasında değil, aksine Güvenlik Konseyi’nin alanına girdi. ABD Güvenlik Konseyi’ne başvurduğu sürece başka bir çözümü nispeten uzun bir süre boyunca ertelemeyi de kabul etmek zorunda.
Tahran boyun eğmek zorunda değil
Güvenlik Konseyi’nin ekonomik yaptırım uygulama kararı, İranlılara hem bir ateşkes, hem de ABD’nin ve hatta İsrail’in muhtemel askeri yaptırımından korunma sağladı. Zira nükleer çekişme geçmişte İran’la ABD arasında sınırlı olduğundan, İran güçleri birkaç yıldır sürpriz bir saldırı endişesi nedeniyle daimi seferberlik halindeydi. ABD’nin geçen yılki tehditle dolu açıklamalarının ardından İranlıların endişesi artmıştı. Başkan Barack Obama’nın yönetimin üslubunu hafifletmesine ve şahsen güç kullanma tehdidinden kaçınmasına rağmen, bakanları askeri çözümün kaçınılmaz olabileceğini defalarca dile getirdi. Bu dil, geçmişte nükleer tesisler hedef alınırken hiç kullanılmamış olan silahların devreye sokulabileceğinin ima edildiği bir noktaya bile vardı.
Tüm bunların sonucunda, ben İran’ın uluslararası talebe boyun eğmek zorunda olduğunu düşünmüyorum. Aksine İran şu an uluslararası kararın kendisine muhtemel askeri yaptırımdan koruyarak nükleer projesini tamamlaması için zaman kazandırdığını düşünüyor. Dahası, açıklanan yaptırımlar kısa vadede acı verici değil; zira İranlıların dönüşü olmayan noktaya varması için sadece iki yılın yeterli olduğundan bahsediliyor. (Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, 10 Haziran 2010)
Kaynak: Radikal