Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (KBY) seçimlerinde reformcu partinin sürpriz bir başarı göstermesi, uzun zamandır Irak'ın en istikrarlı parçası olarak gösterilen bölgede iktidar yapısını sarsıyor. 'Goran' (Değişim) partisi bilhassa Kürdistan'ın doğusundaki Süleymaniye'de epey oy topladı. Seçimin sonucu normalde iyi örgütlenmiş ve birlik bütünlük içindeki bir Kürt blokunun bölünmeye başladığına dair işaretler mahiyetinde, Bağdat'ta da yakından izleniyor. Bağdat'la KBY arasında giderek artan husumetin, petrol zengini Kerkük de dahil ihtilaflı bölgeler yüzünden bir Arap-Kürt çatışması tehlikesini gündeme getirdiği bir dönemde önemli bir gelişme bu.

Otokrasi artık 'meşru' değil
Goran destekçileri arasında seçime hile karıştırıldığı şüphelerinin boyutu, aslında kazanılan bir zaferin çalındığı inancına varırsa, taraflar arasındaki düşmanlık derinleşir. Goran'ın yolsuzluğun yanı sıra iktidar, para ve işlerin tek parti tarafından kontrolüyle mücadele söylemi yankı buldu. Kampanya, mavi Goran bayrağının dalgalandığı kitlesel gösterilerle canlı geçti, ki Kürdistan'da daha önce tanık olunmamış bir manzara bu. Bu tür bir aktivizm Ortadoğu'ya da yabancı; bu bölgede devlet için seçim genellikle iplerin elinde olduğunu göstermek anlamına geliyor.
Geçen hafta Süleymaniye'ye yukarıdan bakan bir dağa giden yolda arabayla ilerlerken, yol kenarına çekilen mavi bayraklarla donatılmış bir vincin önünde kutlama yapan çok sayıda insan gördüm. Küçük bir sahnenin üstünde Kürt bir müzik grubu çalıyor ve insanlar da halay çekiyordu. Nottingham'da çalışan, fakat oy vermek için dönen Dara Cabar, "Her şey değişmeli" diyor ve ekliyordu: "Kendileri ve siyasi partileri için çaldıkları paraları halka geri vermeliler."
Burada sözü edilen partiler, Irak Devlet Başkanı Celal Talabani'nin Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve yarı-özerk bölge yönetiminin başkanı Mesud Barzani'nin Kürdistan Demokrat Partisi (KDP). Her ikisi de büyük yeteneklere ve deneyime sahip siyasetçiler, fakat birçok Kürt için iki liderin geçmişteki başarıları ve tekrar kafası atan Irak hükümetinin Kürtlere yönelik oluşturduğu mevcut tehdidi bertaraf etme çabaları, artık otokratik, gizli saklı ve yozlaşmış iktidarlarını meşrulaştırmaya yeterli değil.
Talabani ve Barzani birçok açıdan kendi başarılarının kurbanı, zira 1990'lardaki iç savaşı sona erdirip bölgenin barış içinde 10 yıl geçirmesini sağladılar. Genç Kürtler babaları gibi acil tehlikeyle karşı karşıya olduklarını düşünmüyor.
Süleymaniye'deki sokak kutlamalarına katılan Asos Hama adlı genç bir kadın, "Barzani ve Talabani petrol zenginliğini kendilerine aldı. Üniversite mezunu insanlar taksi şoförlüğü yapıyor. Elbette değişim istiyoruz" diye konuşuyor.
Kürdistan'daki gelişmelerin gidişatı, ulusal kurtuluş veya devrim hareketlerinin liderlerinin koltuğa yayılıp iktidarın nimetlerini tekeline almaya alıştığı birçok ülkeyle benzer bir hal alıyor. Fakat bu gelişme Kürdistan'da, aslında bir bütün olarak Irak'ta son derece ciddi nitelik taşıyor, zira hükümetler tamamen petrol gelirlerine bel bağlıyor.

Şişe suyu bile Türkiye'den geliyor
Kürt yönetimi bu parayı, yani Irak'ın petrol gelirinin yüzde 17'sini Bağdat'tan alıyor. Gerçek bir Kürt ekonomisi yok.
Ülke neredeyse hiçbir şey üretmiyor, Süleymaniye'deki şişe suları bile İran veya Türkiye'den geliyor. Bütün iyi işlerin membaı olan hükümet, bütçesinin yüzde 65'ini maaşlara harcıyor, KDP ve KYB üzerinden muazzam bir kayırma aygıtı işliyor.
Tamamen petrol gelirine bağımlı olan Irak'ın kalanında da siyaset şişmiş ve işlemeyen bir devlet aygıtına yol açarken, orada da işler aşağı yukarı Kürdistan'daki gibi yürüyor. Son yıllarda Kürdistan'da her şeyin yolunda gitmediğine dair homurtular var. 2006'da protestocular, Saddam'ın 1988'deki zehirli gaz saldırısında öldürülen 5 bin Kürt'ün anısına Halepçe'nin dışına dikilen dayanıklı ve görkemli anıtı tahrip etti. Protestoculardan biri eylemlerini şöyle izah ediyordu: "Kürt hükümeti Kürtlerin acısına dikkat çekmek için Halepçe'yi istismar etti ve bu sayede topladığı bağışlar bize asla ulaşmadı."
Üç yıl sonrasında Halepçeliler pişman değil. Yerel bir Goran temsilcisi, Peşko Hama Faris Mahmud'la konuştuğumuzda şunu söylüyor: "Ancak anıtı yıkmamızdan sonra bize yeni yollar ve daha iyi elektrikle su vermeye başladılar." Bununla birlikte, korkunç gaz saldırısından bu yana onarılmamış evlerin yıkıntılarını işaret etmekten de geri kalmıyor.
Süleymaniye'nin yoksul semtlerindeki seçmenlerin çoğu değişim için oy kullandıklarını belirtiyor. 1999'da Liverpool'da kamyon ve inşaat aracı şoförlüğü yapmak için bölgeden ayrılan Dilşad Cabbar Aziz, "Ben ayrılırken burada iş falan yoktu ve altı yıl sonra döndüğümde vaziyet daha iyi değil" diyor. Kürt liderlerse bunun haksızlık olduğunu ve çoğunluğun 1991'de kendileri işbaşına geldiklerinde durumun ne kadar kötü olduğunu hatırlamadığını söylüyor.
Ne kastettiklerini görmek kolay. Süleymaniye'ye, Irak ordusu tarafından tekrar ele geçirildikten hemen sonra gelmiştim ve askerler Kürt isyanında öldürülüp toplu mezarlara gömülen gizli polis mensuplarının cesetlerini çıkarıyordu. Kürdistan'ın tamamı uzun süren savaşla yıkılmış, 3 bin 500-4 bin civarında köy yerle bir edilmişti.

Yeni seçkinler öfke yaratıyor
İyileşme yavaş gerçekleşti. 1995'te İran sınırındaki Pençvin köyüne gittim; insanlar açlığın eşiğindeydi ve ailelerini çok tehlikeli bir mayın türü olup Irak ordusu tarafından döşenmedik yer bırakılmayan İtalyan yapımı Valmara mayınlarını etkisiz hale getirerek besliyorlardı. Mayın, sivri çıkıntılarından birine dokunduğunuzda bel yüksekliğinde infilak ederek her yöne metal bilyeler saçıyordu.
Köylüler, mayını kaplayan alüminyumu birkaç dolara satmak uğruna inanılmaz bir riske giriyordu. Birçok köylü öldü ve Pençvin'in ana caddesi elleri veya ayakları olmayan insanlarla doluydu.
Kürdistan bugün çok daha iyi durumda. Fakat son derece eşitsiz bir toplum.
Erbil'de yeni inşa edilen lüks villalar göze çarparken, insanların büyük bölümü kiralarını ödeyemediğinden yakınıyor. Yeni seçkinleri taşıyan hızlı araç konvoylarına yaygın bir öfkeyle bakılıyor ve birçok insan ulusal pastadan daha fazla pay talep ediyor. Kürt siyasetçiler pastanın Kürtlerin çoğunun sandığından daha küçük ve paylaştırılmasınınsa daha adil olduğunu savunsa da buna inanan pek yok.
Irak Kürdistan'ında yaşananlar, Irak'ın kalanı için örnek teşkil edebilir; ülkenin diğer yerlerinde yönetim çok daha kötü ve birçok Iraklı petrol parasının Saddam'ın yerine geçen yarı-suçlu yönetici kastı tarafından sistematik biçimde yağmalandığına inanıyor. (ABD merkezli internet sitesi, 27 Temmuz 2009)


Kaynak: Radikal