Irak'taki Şii koalisyonunun çatırdaması, tam da ocaktaki yerel seçimler yaklaşırken ve ABD askerleri çekilirken tehlikeli bir siyasi boşluk yarattı
Irak'taki çoğunluk iktidarını şekillendiren öncü İslamcı Şii siyasinin ölümü ve Şii güçlerinin başbakanı dışlayan yeni bir koalisyonda beklenmedik konumlanışı, Irak'ı biraz olsun normalliğe döndürmeye gayret eden ve zaten güç bela çalışan motorun bir cıvatasını daha yerinden oynattı.
Irak siyasetinin tam kalbinde, üstelik ABD'nin kentlerden çekildiği ve egemenliğin yeniden tesisine başlandığı bir dönemde tehlikeli bir boşluk açıldı. Geçen hafta ölen Irak İslam Yüksek Konseyi lideri Abdülaziz Hekim eşsiz bir konumdaydı. Hem ABD hem de İran'ın Bağdat'taki başlıca muhatabıydı; aynı anda hem Bush yönetiminin hem de İran'ın ruhani lideri Ayetullah Hamaney'in güvenini kazanmıştı.
Görevi, Kaide'nin 2003'te kutsal Necef kentindeki Hazreti Ali türbesinde gerçekleştirdiği katliamda öldürülen ağabeyinden devralmıştı. Bu suikast Irak'ın, Yüksek Konsey milislerinin de sonunda tümüyle yer aldığı iç savaşa sürüklenmesinin de başlangıcıydı. Hekim 2005 seçimini kazanan Şii-Kürt ittifakının başlıca mimarıydı; ittifak Irak'ın en saygın Şii din adamı olan Büyük Ayetullah Ali el Sistani'nin de desteğini aldı. Şimdi bütün bunlar darmadağın oluyor.
Geçen hafta, Başbakan Nuri Maliki'ye ve lideri olduğu Davet Partisi'ne muhalif yeni bir Şii koalisyonunun da (Irak Ulusal İttifakı) doğumuna tanık olduk. Koalisyon Yüksek Konsey ve teolojik referanslarını İran'da edinen haşin din adamı Mukteda Sadr'ın Mehdi Ordusu etrafında inşa edildi. Belli bir düzeyde bu, 50 yıl önce Sadr ve Hekim ailelerinin dini hanedanlıklarınca kurulan ilk İslamcı parti Davet'in mirasını paylaşma kavgası.
Bununla birlikte bir kez daha Irak'ın Şii siyasetçilerinin hizipçiliği aşmak ve ulusal çıkarları kucaklamak konusundaki başarısızlıklarını yansıtıyor. Ocaktaki genel seçime az süre kalmışken, Şii ayaklanmasının şiddetli biçimde dönmesi ve ufukta İran'la Batı arasında bir kapışma ihtimali bulunması sakatlayıcı bir durum. Şii liderler Saddam Hüseyin'in devrilmesiyle eski konumlarını yitiren Sünni azınlıkla, bütün Iraklıların meşru görebileceği kapsayıcı bir düzen dahilinde bağ kurmuş değil. Şii siyasetinde yapısal bir zayıflık var. Şiiler zenginliği ve kurumları, siyasi formasyonlardan ziyade dini liderler etrafında inşa etmeye alışkın. Bu da siyasi yapılara kıyasla cılız kurumlara yol açıyor. Şiilerin şu an iktidarda olduğu düşünülürse, Irak bu alışkanlığın altından kalkamayacak. (Başyazı, 30 Ağustos 2009)
Kaynka: Radikal