Irak’a komşu ülkeler Bağdat’tan ve yeni siyasetçilerinden ne istiyor? ABD, kendisinin askeri ve siyasi desteğiyle iktidara gelen bu siyasilerden ne istiyor? Bu ülkelerin çıkarları nerede buluşuyor ve nerede ayrılıyor?

Bugün Irak’ta gündemde olan bu soruların hepsi de en önemli meseleyi dışarıda tutuyor: Yabancı güçlerin yaptığı anlaşmalarla bir araya getirilen Irak hükümetinden, bizzat Iraklıların kendileri ne istiyor? Iraklılar bugün iradeleri olmayan gruplardan ibaret. Seçimler sırasında rollerini yerine getiriyorlar ve sonra kendileriyle hiçbir ilgisi olmayan bir oyunu izlemek için evlerinin yolunu tutuyorlar.

Şu an dış güçler, kendi aralarında koordinasyon kurmuş olmasalar da Irak’ta şartların sakinleşmesi gerektiği konusunda hemfikir. Mısır ve Ürdün, Başbakan Nuri el Maliki’den herkesin katıldığı bir hükümet kurmasını talep etti. Suriye ve Türkiye’den de benzer söylemler duyuldu. Fakat Türkler ve Suriyeliler buna ek olarak Kürtlerin taleplerine karşılık verilmemesi için uyarıda da bulundu. Zira bu iki ülke Kürtlerin devletlerini derinleştirmesini ve Irak’ın komşuları için bir tehlike oluşturmasını istemiyor. İran’da da Maliki’ye destek verildiği açık; Tahran Mukteda Sadr’ı Maliki’yi desteklemeye ikna etmek için Şii liderle yakınlığını kullandı.

Lübnan’a benzeyebilir
ABD’nin de, Irak’ın komşularının talepleriyle fazla çelişmeyen bir çözümü vardı. Washington, Irak’ın bölünmesi projesinin sahibi olan Başkan Yardımcısı Joe Biden’ı birçok kez Bağdat’a gönderdi. Biden, Ulusal Güvenlik Konseyi’nin yetkilerinin genişletilmesi ve Allavi’nin geniş yetkilerle bu konseyin başına getirilmesi karşılığında Maliki’nin başbakan olmasını önerdi. Yani Washington da Irak’ta ulusal ortaklık hükümetini destekliyor. Maliki’nin de Allavi’nin de ABD’yle iyi ilişkileri var. Maliki Washington’la stratejik güvenlik anlaşması imzalamıştı. Allavi de ABD’nin ‘sivil’ valisi Paul Bremer’in döneminde başbakandı. Kendisi laik ve liberal olarak niteleniyor.

Irak’ta nihayet bir hükümet kurulacak ve katkıda bulunan her ülkenin bu hükümette bir payı olacak. Belki de bu ülkelerin her biri, Lübnan’daki gibi siyaseti tıkayan üçte birlik paylara sahip olacak. Gerçekten de Lübnan Ortadoğu’da demokrasi için eşsiz bir model değil mi? (Londra’da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 23 Ekim 2010)

Kaynak: Radikal