Britanya ordusu resmen ülkenin güneyindeki iktidarı Irak yönetimine teslim etti. Ancak The Independent gazetesine göre ordu geri çekilirken, arkasında rakip Şii milislerin sürtüşmesi tehdidi altında bir kent bıraktı. 16 Aralık'ta Büyük Britanya, Londra hükümetinin beş yıldır Güney Irak'ı denetlemek için boşu boşuna girişmiş olduğu çabalara resmen son vererek, Basra bölgesinin güvenliğini sağlama sorumluluğunu Iraklılara bıraktı.  

Bu iktidar transferi dolayısıyla, binlerce Iraklı asker ve polis, Basra yakınlarındaki Şatt ül-Arap kıyılarında geçit yaptılar. Basra kenti sakinlerinin büyük çoğunluğu Britanyalıları memleketlerinden çekildiğini görmekten mutlular. Bu konuda, Adil Cassam adlı bir öğretmen "tüm yüzlerde mutluluk okunuyor. Sanki göğsümüzün üzerinden ağır bir yük kaldırılmış gibi" diyor. Bir süre önce Majestelerinin ordusu devriye görevlerinin boşuna olduğu ve milislere kendilerini hedef olarak sunmaktan başka bir işe yaramadığı sonucuna vardı. Britanyalıların düzenli geri çekilişi, şimdilik, kentin iktidarına talip 3 aday; hükümete etkin olan Fadhila, radikal İmam Mukteda Al-Sadr'a bağlı Mehdi Ordusu milis gücü ve Irak Yüksek İslami Konseyi'nin (ISCI) Bedr örgütü arasında kentin denetimi için bir çatışmaya neden olmadı. Tüm bu gruplar, kısmen ya da tamamen, farklı güvenlik güçleriyle, Irak'ın yaptığı ithalatın büyük bir bölümünün ülkeye giriş noktası olan Basra limanı gibi kârlı ekonomik kaleleri denetlemekteler. İran da Şii milisleri üzerinde görünür olsa da güçlü bir etkiyi sürdürmektedir. Büyük Britanya resmi ve olabildiğince itibari bir biçimde bölgenin denetimini hükümetin güvenlik güçlerine devrediyor. Bu durum uzun bir süredir Washington ve Londra'nın teorik hedefiydi. Ancak pratikte, bu iki ülke, gitgide artan bir oranda, Şii partilerden birini, ISCI'yi tercih etmeye başladılar. Bu durum Mehdi Ordusu'nu ve Fadhila'yı bir mukabelede bulunmaya yöneltebilecek bir ortam oluşturdu.

Basra'daki şiddet hareketleri hiçbir zaman Bağdat ya da Musul'dakiler kadar korkunç olmadı çünkü kent zaten çok büyük çoğunluğu Şii olan bir kentti ve Sünnilerle diğer topluluklar süreç içinde kentten sürülmüşlerdi. Zaten Britanya ordusu da, hiçbir zaman, Amerikalıların Irak'ın merkezi bölgesinde denetimi sağlamak için yaptığı gibi, denetimi sağlamak amacıyla Güneyin 4 bölgesine iktidarını dayatmaya teşebbüs etmedi. Britanyalı askerlerin daha iyi bir hayatı kolaylaştırmak için görevlendirdikleri yer, Irak'ın en mahvolmuş bölgesiydi. Şii olan bölge, hiçbir zaman, Saddam Hüseyin'in esas olarak Sünni unsura dayanan rejiminin üstüne titrediği bir bölge olmadı. Üstelik bu bölge savaşın ön cephesinde bulunduğundan, Irak'la İran arasında 8 yıl süren savaş boyunca da sürekli bombalandı. Farklı milis grupları arasındaki rekabet hâlâ çok yoğun ve her an zincirinden boşalabilir. Şimdilik, Mehdi Ordusu Mukteda El-Sadr'ın imzaladığı ateşkese uymaktadır. Mehdi Ordusu'nun beyan ettiği amaç, suçun kökünü kazımaktır ve Amerikalıların desteklediği ISCI ile silahlı bir çatışmadan kaçınmaya önem vermektedir. Büyük Britanya, Irak'ın güneyinde, beklemediği ve katılmasındaki amacın hiçbir zaman sarih olmadığı bir küçük savaş içine giriverdi. Şimdi ise, bu savaştan, hiçbir önemli kazanım elde etmeksizin, kazanamadığı bir çatışmanın sonucunda askeri şöhretini lekelemiş olarak şöyle böyle bir halde bölgeden çıkıyor.

 
Kaynak: Zaman