Bu kimseler hangi hukuka dayanarak insanları toplu halde öldürüyorlar? Allah'ın dininin başarısı için çalıştıklarını iddia ederken lekeledikleri ve karaladıkları bu dine ve en kötü naraları atarken başarısı için çalıştıklarını iddia ettikleri bu ümmete nasıl bakmıyorlar?!.
Pakistan'dan Uganda ve İran'a, öncesinde Irak ve Pakistan'a kadar İslam elbisesi giymiş kör öldürmeler dizisi yaşanıyor. İslam, bunlardan berîdir. Çünkü İslam, insanın konumunu yükselten bir dindir. Bu dinin Kur'an'ı ise kıyamet gününe kadar insanlığa 'Kim bir kişiyi bir kişi karşılığında olmaksızın veya yeryüzünde bir fesada karşılık olmaksızın öldürürse, muhakkak ki o, bütün insanları öldürmüş gibidir.' şeklinde seslenmektedir. Burada kişi sadece Müslüman kişi değildir, hiçbir karışıklığın olmadığı açık haklı bir gerekçe dışında öldürülmesi caiz olmayan insandır.
Körü körüne öldürmenin bu türünü işleyenler yanı sıra savunanlar da akılsız ve vicdansızdır. En azından cahillerdir. Bir Müslüman'ın futbol maçı izleyen masum insanları öldürdüğünde veya kendisini Sünni veya Şii camisinde yahut halk pazarında havaya uçurduğunda cennete gideceğine inanması boşunadır. Bütün bunları Zahidan mescidinde ve öncesinde Pakistan'daki cami patlaması ve Uganda'da yaşanan patlama münasebetiyle zikrediyoruz. Daha önce de Irak'ta yaşanan bazı patlamalar üzerinde defalarca durduk.
Bazıları İran'ın Sünnilere zulmettiğini ve misilleme haklarının olduğunu ifade edeceklerdir. Zulüm ve kınanması konusundaki tutumumuzun açık olmasına rağmen bu türden sözler hor görülmelidir. Çünkü misilleme bu yolla masumları öldürmekle olmaz. Soruyoruz; bazı Arap ülkelerinde Şiilerin özgürlüklerinin kısıtlanmasına camilerde insanları öldürerek karşılık vermesi hoş görülebilir mi? Hillary Clinton ve birçok Amerikalı yetkilinin Zahidan'daki saldırıyı kınaması ve Allah yolunda cihat yaptıklarını iddia edenlerden daha fazla İran halkının ve Müslümanların kanının akıtılmaması yanlısı görünmeleri utanç verici değil mi?
Son yıllarda özel şekliyle Müslümanların ve genel şekliyle masumların kanının dökülmesinin helal sayılması başlığıyla gelişen bu felaket düşüncenin Müslümanlar arasında nasıl vücut bulduğunu bilemiyoruz. Ne kendisini Cihatçı Selefiliğin teorisyeni olarak tanıtan Ebu Muhammed el Makdisi ne de Afgan cihadının önde isimlerinden Abdullah Azam, insanları hesapsız yere öldüren bu tür eylemleri kabul etmektedir. Peki bu kimseler kendi fıkıhlarını nereden alıyorlar ve bu şekilde kan dökülmesini nasıl kolaylaştırıyorlar?
Güvendiğim bir Iraklı, bazı kimselerin Felluce'de kendi aşiretinden bir lideri öldürdüklerini, taziye evi açtıklarında onlardan birinin insanlar arasında kendisini havaya uçurduğunu, birçok kimseyi öldürüp yaraladığını, bu iki saldırının planlayıcısının, tutuklandığında Irak dışından gelen bir Arap olduğunun görüldüğünü belirtmişti.
Bizler bu konuyu üzülerek konuşuyoruz. Çünkü bizler tıpkı Filistin, Irak ve Afganistan'da olduğu gibi doğru başlıklar içinde ve meşru hedeflere karşı direnişin ve cihadın yanındayız. Bu tür eylemlerin İslam'ın ve Müslümanların imajını, ayrıca gerçek cihadın imajını lekelediğini biliyoruz.
Bu türden kör fikirler sadece Müslümanlara has değil. Aksine bütün dinlerde ve mezheplerde mevcut. Sadece Müslümanlara yoğunlaşmak doğal olarak masumane değil. Fakat burada insanın değerini yüceltme noktasında tarihin bir benzerini görmediği bir din lekeleniyor. Bu yüzden İslam alimleri ve özellikle de bu eylemlerin bazılarının dayandırıldığı cihatçı selefi akımdan alimler bu düşünceyi tereddütsüz kınayan bir duruş sergilemeli. Bu eylemlerin Allah yolunda cihat ettiklerini düşünen Müslümanlara dayandırılmasını inkar etmenin bir yararı yok. Zira istisnalar hariç Müslümanlar dışında bu tür hedefler için bu yolla kendisini patlatacak kimse yoktur. Ayrıca Uganda'daki patlamayı 'Genç Mücahitler' hareketi, Zahidan'daki patlamayı Cündulislam üstlendi zaten. ürdün gazetesi el düstur, 17 Temmuz 2010
Kynak: Zaman